Merhaba öncelikle nereden başlayacağım hakkında tek bir fikrimin olmadığını belirtmek istiyorum. Yazım size sanki samimiyetsiz bir köpekmişim gibi gelirse şaşırmayın çünkü öyleyim. Bunda babamın etkisinin oldukça fazla olmasını es geçmeyelim. Size ne anlatacağımı ve bunu neden yapacağımı bilmiyorum. Pucca gibi sürükleyici bir blog olmayacağına yemin bile edebilirim aslında (ettim).
Sadece artık beynimi kemiren 29 harfin birer cümle olup bir yerlere akmasını izlemenin vaktinin geldiğini düşünüyorum. Az önce artık bir şeylere başlamam gerektiğini bizzat babam söyledi aslında. Eline telefonumu aldı ve dedi ki “Senin çıkıp dışarıya gezmene gerek yok kızım. Al sana İzmir, İstanbul, Ankara, Van, Diyarbakır, Trabzon, Antalya.. Hepsi bu ufak şeyin içinde. İstediğin yeri gezmek için evden çıkmana, oraya bizzat gitmene gerek yok. Oradan arkadaşlar edinmen için orada bulunmana gerek yok.” Haklıydı. En son evden ne zaman çıktığımı bile hatırlamıyordum çünkü. Tamam pandemi sürecinde evden kimse çıkmamıştı (yalan,herkes orda burda güzel güzel sürtüyor bende magazinden, instagramdan onları takip ediyordum) ama benim dururum biraz daha farklıyıdı.. Ortaokul ikide yani altıncı sınıfta beni döven bir kaç kız (4 kız) yüzünden dışarı bana bir hayal olup kalmıştı..
Hayatım resmen kararmıştı.. Beni dövdükleri yetmezmiş gibi bir de bunu videoya çekip sosyal medyaya yaymışlardı. Yaşadığım şehirde bizim yaşıtımız olan herkes, size yemin ederim ki herkes bu durum yüzünden benimle dalga geçmiş ve ben sırf bu yüzden saçlarımı kesmiştim.
O günden sonra sokağa adam akıllı çıkmıyor sosyal medya hesaplarımda elli kişiden fazla takipçi olmamasına özen gösteriyordum. Asla fotoğraf paylaşmıyor mümkünse TC simülasyonunda ölü taklidi yapıyordum.
Bu serüven boyunca düzinelerce kitap okuyup yazdım. Diziler izledim,filmler keşfettim, senaryolar yazdım.. Ama asla bir kitabı sonuna kadar okumadım. Asla bir kitabın son bölümünü yazmadım, dizinin son sezonunu izlemedim, filmin son 25 dakikasını görmeye katlanamadım.. Bol bol Cemal Süreya okudum, bal dinledim. Hayatımda bitirdiğim 5 kitaptan biri Cemal Süreya’nın üvercinka (yanlış biliyor olabilirim) kitabıdır. Dinlemekten bıkmadığım tek şarkı Duman – Bal’dır mesela..
Neyse konuyu dağıtmayalım..
Yani pandemi sürecini normalde yaşıyorken birden bu olay beni sıkmaya başladı. Benle birlikte binlerce insanın aunı şeyi yaşamasına tahammül edememeye başladım..
Böyle şeyler tekken güzeldi aslında. Odamdan çıkınca uzaylı görmüş gibi bakan ailem gitti ve onun yerine bana daha çok benzemeye başlayan bir ailem oldu. Bu işin iyi yanı.. Bir de kötü bir yanı var.. Uzaktan eğitim.. Yüzyüze eğitime gideyim diye beni yataktan kazırdı babam. Okula ilk ben gideyim, derse ilk ben odaklanayım, aman okuyayım, aman hocaların gözüne gireyim derdindeydi adamcağız.. Kamera karşısına asla geçmiyorum bu daha berbat ona bakılırsa.. Derse giriyorum diye youtubeden video açıyor ve uyuyorum.. Sorun bir kere bile online derse girdin mi falan diye? Asla girmedim. Ama bütün ödevleri teslim gününden önce yaptım.. Hatta haftalar önce yaptım.. Proje ödüvini seçtim ve herkesten önce bitirdim.. Test kitaplarının yüzüne bakmadım ama roman okur gibi tarih kitabını felsefe kitabını okudum..
Peki sorun bir boka yaradı mı?
Beraber görücez bende bilmiyorum..