Geriye bakmayı sevmiyorum, yarınlarımın belirsizliği beni daha çok rahatlatıyor. İnanıyorum ki her şey daha iyiye gidecek; insanlık, dünya, hayat koşulları. İçimizde oluşturduğumuz fırtınaya dur demenin zamanı geldi ve çoktan geçti. Zamanın bize verdiği, bizden aldığı her ne varsa izlerini hep üzerimizde taşıyoruz. Gözlerimiz, bedenimiz, beden dilimiz, davranışlarımız, derler ki; gözler ruhun aynasıdır. Ne güzel demişler. Her şeyi bakışlarımıza yansıtırız. Nasıl izlediysek olanları, öyle ilerleriz ve kabul edelim, bildiğimiz kadarız. Yılların ağırlığında neleri biriktirdin? Düşündüklerin, inandıkların, ufak bir çocukken gözlerinin içinde nasılda büyüdün, seni sen ne yapıyorsa o kişisin. Bazı kişiler ve olaylar vardır ki, dilerim ki kolay olsa ve içimizde sığdırdıklarımızı bir ayna gibi dünyaya yansıtabilsek.
Yazmaya başladığımdan beri düşlerimde olmak istediğim kişi olamadım, yaşantılar benim isteklerimi sınırlandırdı, bu yüzden geç kaldım. Yine de gülümsüyorum. Çünkü gerçekler gülümsediğimizde ortaya çıkar, küçük bir çocuğun hüznü yüzüne yansıdığı gibi, duygularımı hep yüzümde görebilirsiniz. Neden çoğunlukla asık suratlıyım, çünkü artık her şeyin tadının kaçtığını görebiliyorum. İnsanların sahte gülümsemelerine şahit olduğumda, güzel bakışlarının arkasında kötü niyetlerini sakladıklarında, şaşırmıyorum. Aynaya baksalar, görebilseler ne kadar çirkinleşiyorlar. Ayna her zaman kendisini gösterir, duygularımızı, bedenimizin izlerini, bakışlarımızı aynada görebiliriz, işitiriz bazen ‘ilk önce aynaya bak ondan sonra benle konuş’ demek istenen kendine bakmaktır ve gerektiğidir. Biliyorum yaşadığımız bu zaman diliminde, benliğimizi gerektiğinden daha fazla bakmalıyız.
Kimsenin sizi sevmediğinizi düşünün, eminim herkesin yararına ve iyiliğine dokunacak, sevilecek bir tarafınız vardır. Ama gerçektende size göre sevgi nasıldır? Sevmek ve sevilmenin farkını anlayabiliyor musunuz? Seni seviyorum sözlerini duyduğunuz hayatınız boyunca, hangisine inandınız? Peki ya kendinizi seviyor musunuz? Aynaya baktığınızda, gözlerinize, burnunuza, dudaklarınıza, cildinize, gösterdiğiniz bedeniniz, içinizde yaşattığınız kişiliği seviyor musunuz? Kendinizi, ruhunuzu, karakterinizi her şeyiyle seviyor musunuz? Bu bir sevgi paragrafıdır. Ne olursa olsun, hangi kusurunuz olursa olsun kendinizi sevin, kendinizi sevindirin, öncelikle kendinize iyi davranın ki, size de iyi davransınlar. Ne ekersen onu biçersin derler, bu söz normalde başka şeyler için denir ama bu sizin kendi ‘benliğiniz’ içinde geçerli.
Mutlu olmak istiyorum. Aynaya her baktığımda bunu kendime söylüyorum, mutluluk anlayışım ise doğrunun ve iyiliğin içinde olmak istiyorum, ne yazık ki insanları değiştiremem ama kendimi değiştirerek bir şekilde bunu gerçekleştirmiş olabilirim. Nefreti taşımıyorum, üzerimde ağırlık istemiyorum. Affediyorum, hatalarımla öğreniyorum, öğrendikten sonra tecrübe diyorum. Kendimi seviyorum. Geriye bakmıyorum, yarınlarıma güzel şeyler sığdırabilmek için. İnaniyorum ki, çünkü inancımı yitiremem ve bu doğru değil, umudumu bırakamam. Yaşadığım her an boyunca mucizeye şahit olabilme ihtimalim var, kalbinin her atışında, bir ihtimalin var. Lütfen, benim gibi sende kendini sevmeye başla, bak tüm güzellikler kendini gerçekten gördüğünde, anladığında, sevdiğinde başlayacak.