ATATÜRK’ÜN KURDUĞU TÜRK UÇAK SANAYİ NASIL YOK EDİLDİ?
Ben 1950 yılında Kayseri’de doğdum. Hastanede değil: Kayseri Tayyare Tamir Fabrikasının lojmanlarında… Uçak Mühendisi olan babam H.C. Duru o tarihlerde Türk Hava Kuvvetlerinde Yarbay ve Kayseri uçak fabrikasının müdürüydü. Kuleli ’den mezun olduktan sonra 1940lı yıllarda Berlin Teknik Üniversitesinden Uçak Mühendisliği eğitimi almış, yüksek lisansını ABD Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde tamamlamıştı. Fabrika o yıl Hava İkmal Merkezine dönüşüyor ve babamın Ankara’ya tayini çıkıyordu. Babam 1953 yılında ordudan ayrıldı. Kayseri’deyken tuttuğu günlüğün ilk sayfasında şunlar yazılıdır: “Erdağ, doğum 27.4.50, Kayseri Tyy. Tmr. Fab. No:15 Ev. Solda birinci oda. Saat 19. Ebe ve Dr. Hadiye Hn.”
Bu araştırma yazım bir zamanlar kamu ve özel sektör fabrikalarında uçak üreten ve ihraç eden bir ülkenin nasıl olup da saman ithal eden bir ülkeye dönüşmesinin, Atatürk döneminde temelleri atılan ve hızla gelişen Türk uçak sanayinin çeşitli bahanelerle nasıl yok edildiğinin ibret verici kısa bir öyküsüdür. 1946’dan itibaren Milli Şef İsmet İnönü başkanlığındaki CHP hükümetinin Amerikan uçağı ithal etmeye başlamasıyla Türkiye’deki uçak fabrikaları teker teker kapanmıştır. Kendi ürettiği uçak fabrikalarını kapatıp yurtdışından uçak ithal eden bir ülke nasıl bir ülkedir acaba? Herhalde tarihte bir eşi ve benzeri yoktur. Yani adam diyor ki: Ben gönüllü sömürge olmak istiyorum, beni sömürün! [1]
Devlet kendi uçak fabrikalarını kapatırken özel sektör fabrikalarının da açık kalması mümkün değildi. Zaten İnönü ve CHP hükümeti uçak sanayini yok etmeyi kafaya koymuştu: Uçak Mühendisi ve Pilot Vecihi Hürkuş’un uçak fabrikasına bir sürü bürokratik engeller çıkarılması, sanayici Nuri Demirağ’ın ürettiği uçakların siparişlerinin devletçe iptal edilmesi, üstelik uçak ihracatına bile yasak getirilmesi uçak fabrikalarının batmasına yol açmıştır. Bu işin baş sorumlusu İnönü, CHP ve Amerikan yanlısı masonik çevrelerdir. Bu Atatürk Devrimlerine düpedüz ihanet değilse nedir?
ATATÜRK DÖNEMİNDE DEVLET VE ÖZEL SEKTÖRÜN UÇAK FABRİKALARI
Kurtuluş Savaşı sırasında Türk ordusunda sadece 2 uçak vardı. Atatürk, Lenin’in yolladığı altınlarla Fransa’dan 10 adet Bregue ve İtalya’dan 21 adet Spat savaş uçağı aldı. Bu uçakların savaşın kazanılmasında önemli katkıları oldu. Cumhuriyetin 1922’de ilanından sonra uçak fabrikaları peş peşe kurulmaya başlandı. [2]
1925’te Türk Tayyare Cemiyeti ile Tayyare Motoru Türk Anonim Şirketi TOMTAŞ kuruldu. Şirketin %51’i Milli Savunma Bakanlığı %49’u Alman Junkers Flugzeugwerke AG şirketinindi. TOMTAŞ’ın Kayseri ve Eskişehir’de iki uçak fabrikası kurması öngörülmüştü.
Eskişehir Tayyare Tamir Fabrikası ile Kayseri Uçak Fabrikası 6 Ekim 1926’da devlet töreniyle açıldı. Kayseri’deki fabrika 50 Türk, 120 Alman işçiyle üretime başladı. Türk personel Almanya’da eğitim görmüştü. Fabrika o zamanın koşullarında, imkânsızlıklar içinde kuruldu. O tarihte Kayseri’de ne elektrik, ne de demiryolu bulunuyordu. Uçak üretimi için gereken malzemeler Hamburg ’tan gemilerle İskenderun’a, oradan trenle Ulukışla’ya, oradan da deve ve kağnılarla Kayseri’ye ulaştırılıyordu. Aynı yıl Kayseri ve İstanbul Yeşilköy’de Tayyare Makinist Okulları da açılmıştır.
Ancak, içinde bulunduğu mali zorluklar ve Fransa’nın yaptığı baskılar sonucu Junkers taahhütlerini yerine getiremedi. Ayrıca Junkers ile patent, lisans ve uçak testleri konularında anlaşmazlık yaşanıyordu. 1928’de Junkers hisselerini devredip Türkiye’den ayrılınca üretim durdu.
Bunun üzerine 1931’de Amerikan Curtiss Aeroplane & Motor Co., 1936’da Alman Gother Waggonfabrik AG ile sözleşme imzalandı. Burada üretilen ilk Fledgling marka uçak, Atatürk’ün emriyle 1932’de İran’a hediye edildi. Kayseri fabrikasında 1942 yılına kadar 212 uçak üretildi. 1933’te Devlet Hava Yolları, 1935’te Türk Kuşu kuruldu. Özel girişimcilerden pilot Vecihi Hürkuş’un kurduğu Vecihi Faham Tayyare İnşa Fabrikası (1930-1942) ile sanayici Nuri Demirağ’ın kurduğu Nuri Demirağ Tayyare Fabrikası (1936-1943) çok sayıda özgün tasarımlı uçak üretti.
ATATÜRK’TEN SONRA VE II. DÜNYA SAVAŞI SIRASINDA DURUM
1938 tarihinde Atatürk’ün ölümünden sonra İsmet İnönü TBMM’ce cumhurbaşkanı seçildi. CHP I. Olağanüstü Kurultayı’nda İnönü partinin “değişmez genel başkanı” oldu ve kendisine “Millî Şef” unvanı verildi. 1941’de Ankara Etimesgut’ta kurulan fabrikada yurt dışından ithal edilen demonte uçakların montajı yapıldı, ayrıca yerli tasarım uçaklar da geliştirildi. 1945’te Atatürk Orman Çiftliğinde Gazi Uçak Motoru Fabrikası kuruldu ve burada Yük. Müh. Şükrü Er ve ekibince ilk yerli Türk motoru yapıldı. Hitler 1933 yılında Almanya’nın başına geçmiş, İnönü de 1939’da başlayan II. Dünya Savaşı boyunca Hitler yanlısı bir politika izlemiştir. İnönü ayrıca Sovyetler Birliği ile ticareti kesip Nazi Alman savaş gemileri ve denizaltılarının Boğazlardan geçmesine de izin veriyordu. Kuşkusuz, İnönü’nün bu Nazi yanlısı tutumunun Stalin ile gerginliğe yol açması kaçınılmazdı. [3]
Nazi Almanya’sının yenilgiye uğrayacağı kesinleşince Müttefik liderleri Churchill, Roosevelt ve Stalin 4-11 Şubat 1945 tarihlerinde Kırım’daki Yalta kentinde bir konferans düzenlediler. Konferansta Birleşmiş Milletler örgütünün kurulması ve bu örgüte üye olacak ülkelerin 1 Mart 1945 tarihine kadar Almanya’ya savaş açmış ülkeler olması kararlaştırıldı. Bu gelişme üzerine İnönü hükümeti 26 Şubat 1945’te Almanya ve Japonya’ya savaş ilan ederek bu iki ülkeyle tüm diplomatik ve ekonomik ilişkilerini kesme kararı aldığını açıkladı. 30 Nisan’da Hitler öldü. 2 Eylül 1945’te savaş resmen bitti.
Derken Stalin’in Türkiye’den Kars, Ardahan, Artvin ve Sarıkamış’ı istediği iddiası ortalıkta dolaşmaya başladı. Zaten Nazilere yardım ettiği için Stalin’le arası bozuk olan İnönü hemen ABD ve İngiltere ye yanaştı. İnönü 1947’de Truman Doktrinini kabul etti. 1935 yılında Atatürk tarafından kapatılan Mason Localarının 1948 yılında yeniden açılmasına izin verdi ve aynı yıl Marshall Planını kabul etmesiyle Türkiye ABD yörüngesine girdi. ABD, elinde kalmış döküntü ve demode uçakları Türkiye’ye kakalamaya başladı. Bu süreçte masonik çevreler ve Amerikan Dışişleri Bakanlığı Petrol Danışmanı M. W. Thornburg Türkiye’yi ağır sanayi ve uçak üretiminden vazgeçirmek için büyük çaba sarf ettiler. Ne tür pazarlıklar döndüğünü bilmiyorum ancak 1949’da hazırladığı raporla Thornburg İnönü hükümetini ikna etmeyi başardı. Thornburg “Türkiye Nasıl Yükselir” diye de bir kitap yazdı ! Aslında kitabın adı “Türkiye Nasıl Çökertilir” olmalıydı!
O dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Zeki Doğan’ın, Türk uçak sanayicilerine “Amerikan yardımından bedava uçak almak dururken uçak fabrikalarınıza parayla sipariş verirsem, yarın bu millet beni asar” dediği iddia edilir. Ne kadar acıklıdır ki, Masonlar ve emperyalist güç odaklarıyla ittifak halinde olan İnönü ve CHP Türkiye’nin kendi uçağını kendisinin üretmemesi için çaba sarf ediyordu. [4]
Marshall yardımları ve Türkiye’nin 1952 NATO üyeliği, Türk uçak sanayinin kesin sonunu getirdi. Emperyalistler ve onların Türkiye’deki maşalarına göre artık Türkiye’nin uçak üretmesine gerek yoktu. Zaten NATO’ya girişten sonra verilen Amerikan uçakları Türkiye’de uçak üretimi yapılmaması koşuluyla gönderilmişti.
Türkiye’nin 1945’ten sonra ABD’ye yanaşması ve NATO’ya girmesinde Sovyetlerin Türkiye ile Boğazlarda ortak üs kurmak istemesinin az da olsa bir etkisi olmuştur, ancak bu belirleyici değildir. Türkiye’nin NATO ve ABD’nin üssü haline gelmesine ses çıkmayanların SSCB’nin Boğazlarda ortak üs istemesine karşı söyleyecek bir sözü herhalde olamaz.
Ne utanç vericidir ki İnönü Başkan Johnson ile Kıbrıs konusunu görüşmeye giderken, 21 Haziran 1964’te ABD’nin gönderdiği özel bir uçağa binmek zorunda kalmıştır. Kendisini Amerika’ya götürebilecek bir Türk uçağı yoktu!
EK NOT: SOVYET TEHDİDİ GERÇEK MİYDİ?
SSCB’nin Kars ve Ardahan’a yönelik toprak talebini 1945 yılında iki Gürcü profesör dile getirmişlerdir. Ancak, toprak istemek gazete makaleleriyle değil, resmi nota ile olur. Sovyetler Birliğinin Türkiye’den resmen toprak talebine dair bir notası ortaya çıkmamıştır. Ancak Stalin ve o zamanki Sovyet Dışişleri Bakanı Molotov’un Türk diplomatlarıyla görüşmelerinde Boğazlarda ortak üs kurma talebi ile Kars, Ardahan, Artvin üzerindeki Gürcistan ve Ermenistan Sovyetlerinin “sınır düzeltme” taleplerinin gündeme geldiği anlaşılıyor. [5]
Boğazların birlikte savunulması için Türk-Sovyet ortak üssü kurulması konusunda Sovyet hükümeti 1945’te Türkiye’ye iki kez nota vermiştir. SSCB Boğazlar rejiminin sadece Karadeniz’de kıyısı olan devletlerce belirlenmesini ve başka devletlere ait savaş gemilerinin geçişinin yasaklanmasını istiyordu.
(Kaynakça: Sinan Meydan, Cumhuriyetin Kanatları Atatürk’ün Uçak Fabrikaları, tarihçi Doç. Dr. Candan Badem’in yazıları, Savunma Sanayi Dergilik sitesi, Vikipedi, Uçak Teknisyenleri Derneği, İnönü Vakfı)
[1] Kayseri Uçak Fabrikası 1950’de Hava İkmal Merkezi’ne dönüştürüldü. Ankara’daki Gazi Uçak Motoru Fabrikası ile Eskişehir’deki Uçak Onarım Fabrikası ise traktör fabrikasına dönüştürülüp kapatıldı.
[2] I. Dünya Savaşı’ndan sonra Versailles Antlaşması ile Almanya’nın uçak ve savaş sanayine sınırlama getirildiğinden ülke içinde faaliyet gösteremeyen Alman firmaları başka ülkelerde fabrika açma arayışına girmişlerdir.
[3] Savaş sırasında Türkiye’de etkin bir Mussolini-Hitler yanlısı faşist-Nazi hayranı kamuoyu vardı. Bunların sözcüleri Yunus Nadi, Nihal Atsız, Peyami Safa gibi dönemin ünlü yazarlarıydı.
[4] İnönü 1945 yılında kurulan Millî Kalkınma Partisi’nden sonra 1946 yılında kurulan Demokrat Parti ile seçim yarışına girdi. 1946 yılında yapılan ilk çok partili seçimde İnönü iktidarını zar zor devam ettirdi ancak 1950 seçimlerinde kazanan toprak ağası kökenli Adnan Menderes oldu.
[5] Türkiye’de bu iddiayı yayanların başında Amerikan yanlısı Dış İşleri Bakanları Selim Sarper (l960-62) ve Feridun Cemal Erkindir.(1962-65). Her ikisinin de Mason olması herhalde basit bir rastlantı olsa gerek.