AŞKIN ŞEHİDİ
Kitap Hz. Hüseyin’e, Muaviyenin oğlu yezide biat etmesini isteyen valisiyle başlıyor. Hz.Hüseyin ise “verilmiş bir söz var, Muaviye öldükten sonra yönetimin bize geçmesi konusunda söz vermişti” diyerek Yezit’e biat etmeyeceğini bildiriyor. Bunun üzerine Hz.Hüseyin ve beraberindeki ümmet, Mekke’ye tekrar hicret etme kararı alıyor. Hz. Hüseyin hicreti, “ Allah’a itaat etmenin mümkün olmadığı yeri terk edip mümkün olan diyara gitmenin adıdır” şeklinde tanımlıyor. Ve belirli gruplar halinde belirli aralıklarla Mekke’ye hicret başlıyor.
Kitapta anlatılan bir husus Hz. Hüseyin’in babası Hz. Ali için “ babam savaş esnasında bir kafiri tepeleyecekken, adam babamın yüzüne tükürünce geri döndü. Bunu müminler merak edip peygamber efendimize sorumuşlar. Peygamber efendimiz ise “ kendisine sorun” diyerek Hz. Ali’yi işaret etti. Hz. Ali’ye sorulması üzerine; “ hak için kılıcımı kuşanıp o adamın karşısında çıktım. Yüzüme tükürdüğünde nefsime uyup öfkeyle iş yapmaktan Allah’a sığındım ve adamı bıraktım.” Dedi ve bunun üzerine Resulullah “La feta illa ali” yani “ işte hışmını yenen Ali” anlamına gelen sözü söylüyor. Savaş meydanında bile olsa dikkat edilmesi gereken hususların altını çiziyor.
Hz. Hüseyin Mekke’ye hicret ettiğinde Emir Yezit, Mekke’ye vali atayıp, Medine ve Mekke’yi beraber yönetmesini emrediyor. Hz. Hüseyin yine yeni valiye yani Yezit’e biat etmeyecekti. Bunun üzerine Yezit valiye baskı yaparak bir yolunu bulup Hz.Hüseyin’i sürmesini emrediyor.
Bu ve buna benzer olaylar vali, Yezit ve Hz. Hüseyin arasında sürekli olarak vuku buluyor. Daha sonrasında Hz. Hüseyin’e Kufeliler haber gönderiyor. Kendisinin halife olmasını ve Kufeliler olarak 15-30 bin kişi ona bağlanmak istediklerini bildiriyorlar. Sonrasında Hz. Hüseyin kendisine vekaleten amcasının oğlu Müslim’i görevlendirip Kufe’ye gönderiyor. Bu haber Yezit’e ulaşınca Kufe Valisi değişiyor. Bunun üzerine Kufe’liler sözünden dönüyorlar ve Yeni validen Hz. Hüseyin’in vekili Müslim’in öldürülmesi emrediliyor ve öldürülüyor.
Hz.Hüseyin’e ise Kufe’lilerin sözünden döndüğü söylenmiyor. Babası Hz. Ali ve abisi Hz. Hasan’ın başına gelenlerin anlatılması üzerine yine de Kufe’ye gitme kararı alıyor. Yolda iken Kufe’lilerin sözünden döndüğü haberi gelmesi üzerine isteyen benimle gelmeyebilir ama ben yolumdan dönmem diyerek çok az bir yol arkadaşı ile yoluna devam ediyor. Ve sonunda kafile Kerbela’ya varıyor.
Kufe valisi , Kerbela’ya gelen Hz. Hüseyin ve taraftarlarını güvenli yerlere sığınmasını engelleyip , susuz, savunmasız bir yerde kalmalarına zorluyor. Sonrasında ise Yezit valisinden Hz.Hüseyin’in üzerine hücum etmesini istiyor.
Hz.Hüseyin elçi gönderip valiye; “ Kufe’liler için geldiğini, sonradan Kufe’lilerin sözünden döndüğünü belirtip geri dönmek için müsaade istiyor. Bu isteği kabul olmuyor ve Kerbela’da savaş başlıyor. Hz. Hüseyin şehit edildikten sonra cesedini soyup mallarını yağmalıyorlar.
Bu minvalde islam dünyasında kanların özellikle ehli beyte yapılan zulümlerin yazarın muazzam romanize ettiğini görüyoruz.
Yazarın üslubunda ki akıcılık, konuları pekiştirmek için kullandığı ayetlerle düşünüldüğünde tam bir islam tarihi alanında bir roman ortaya çıkıyor. Ben genel hatları ile birlikte kerbela olayına deyindim. Kitapta bu durumun romanlaştırılmış hali, kitap severlerin daha da ilgisini çekiyor.
Kitabın yazarı Ahmet Turgut’un daha önce Bozkırın Sırrı Türk Peygamber Kitabını okumuştum. Konu bakımından çok farklı kitaplar olsa da anlatım tekniği açısından benzer kitaplar. Ben genelde okuduğum kitaplar hakkında yazarları aynı olmasa da benzerlik kuruyorum. Ben bu kitabı İskender Pala’nın Mihmandar isimli kitabına benzettim açıkçası. Zaten tarz olarak bir birisine çok benzeyen yazarlar. Benim görüşlerim bu kadar. Siz de düşüncelerinizi yorumlarda paylaşabilir, kanalıma abone olarak bana destek olabilirsiniz. Sonra ki anlatacağım kitabımda görüşmek üzere..