Aşk ve sevgi… Tam olarak bir yere koyamadığımız, hissettiğimizi tanımlaya çalıştığımız iki duygu. Sevgi denildiğinde aklıma sevdiğim bir sürü şey geliyor. Ailem , arkadaşım, eşyalarım… Peki ya aşk, o kelime sarf edildiğinde aklıma bir tek acı geliyor benim. Birini sevmek ya da birine aşık olmak. Bambaşka şeyler her ne kadar aynı tohumdan ekilmiş bir fidan gibi gözükselerde. Nasıl ayırt edebilir ki bir insan başına geldiğinde. Araya tutku girdiğinde mi ben aşık oldum diye rahatça söyleyebiliyor. Ferhat ile Şirin, Kerem ile Aslı’ nın aşkı geliyor insanın aklına. Herkesn o dilinden düşürmediği “ Aşk kavuşamamaktır.” klişesi düşüyor aklıma. Birde bunların bir küçüğü var hoşlanmak. Bundan hepimiz eminiz gibi. Ne güzel bir duygu. Birine ait hissetmek, biriyle var olmak. Sarıldığındaki, öptüğündeki o hissettiğin duygu dünyada ki hiçbir duyguyla yarışamaz gibi geliyor. Ondan habersiz bir sürü hayal kuruyorsun. Nasıl olsa gerçekleştireceğinden eminsin.
Senin benden hoşlandığını düşünüp bir yandan acaba derken ne kadar hırçındım. Deli gibi kıskanıyordum. Ama belli etmiyordum tabi. O gece ben senden hoşlanıyorum dediğinde hissettiğim o yenilenme çok kıymetliydi. Sarıldığımızda hiç bir derdim yokmuscasina hafiftim. Her güzel şeyin gerçekten bir sonu var mı? İkimiz içinde bittiğinde her zamankinden daha hırçındım. Nasıl olsa bir sürü derdim tasam vardı. Sen niye dert oldun ki başıma. Aylar geçti. Hala bir umut var içimde. Umut fakirin ekmeği değil mi? Oysa eminim halimi hatrimi sormayacağına. Ama işte elimden de bu kadarını bilmek geliyor.
Bir mucize olsa. Özledim diyebilsen. Çünkü ben seni çok özledim.