Siz aşkın var olduğuna inanlardan mısınız?
Bence yok. Hele ki bu zamanda. Belki eskiden vardı. Hani sanat müziği eserlerine ilham vererek; kibar, hassas, duygulu sözlerle maniler yazdıran duygular gibi. Bir kez sevdi mi ömür boyu unutamayan, ondan başkasını gözünün görmediği kocaman yürekli insanları yaşadığı sevginin adıydı AŞK.
Karşısındaki sevmese de bir ömür onu sevmeye devam etmek.
Uğruna şarkılar, şiirler, kitaplar yazıp, bestelemek.
Eski Türk filmlerindeki gibi onurlu, gururlu, namuslu insanların yüreklerinde saklı kaldı AŞK.
Tek taraflı sevgide bile sevdiğinin mutluluğu uğruna kendi kahır çeken, aşk acısı ile kıvranan hassas duygulu insanlar yok artık.
Şimdiki kadın- erkek arasında yaşananların adı aşk olamaz. Öyle olsa bu kadar çok kadın cinayeti de olmazdı. Seven insan sevdiğine zarar vermez ki. Veremez. Kıyamaz. Bırak canını almayı; göz yaşını akıtmaya kıyamaz.
Birisi seviyor, öbürü sevmiyor diye sevmeyen öldürülür mü? Bu sevgi değil bencilliktir. Kendisinin istediği olmazsa katil olmayı göze almaktır.
Ben liseye giderken bir genç çocuk Hülya Avşar’a olan aşkından intihar etmişti. Eskiden sevdiğine kavuşamayanlar kendi canına kıyardı. Sevdiğine kıymak? Mümkün mü? Gözünün yaşına kıyamamaları gerekirken can almak ne demek? Bu mu aşk? Bu mu sevgi?
Yaşım ellilere gelirken gençler gibi düşünemediğimi ve onları anlamadığımı düşünenler olacaktır. Olabilir. Ama unutmasınlar ki bizler onların yaşlarından gelip geçtik. Ama onlar daha bizim yaşımıza ulaşmadılar. Kendi bildikleri ve yaşadıkları dönemleri biz de yaşadık. Biz de herşeyi büyüklerimizden daha iyi bildiğimizi sanıyorduk. Biz de gençliğin heyecanı ile olmadık insanlara aşık olduk, aldandık, üzüldük. Biz şimdiki gençlerin yaşadıklarını biliriz ama onlar bizim yaşımızın yaşattıklarını bilemez. Onlar daha ne kadar gördüler ki hayatın zorluklarını? Her karşılık almayışı aşk acısı sanırlar.
Diyeceğim o ki; onların hissettiklerinin aşk olmadığını bizler biliyoruz ama onlar yaşadıklarının aşk olmadığını ve başka isimlerde duygular olduğunu –henüz- anlamıyorlar.
Hele şimdilerde “aşk” denilen duygu “para- menfaat” ikilisinden oluşuyor. Kim kimden nasıl yararlanacağını düşünüyor.. Ne kadar güzel ya da yakışıklı olduğu ya da ne kadar paraya ve itibara sahip olduğu yaşattığı duygulardan daha önde geliyor.
Parasız ya da aman aman güzel ya da yakışıklı olmayanlar da aşkı yaşadıklarını sanıyorlar ama onların yaşadığı duygunun adı da heyecan. Kanları kaynıyor. Karşılarındakinin evli ya da bekar olmasına bile aldırdıkları yok. Bedenleri onlara “Heyecan.” Diyor. Bir yaşa gelince o da bitecek ama kimilerinde bu heyecan arayışı ellisine de gelse bitmez. O yüzden çok da hatalar yaparlar. O duygu da “Aşk” değil.
Şimdi en büyük sevgiler “para” için yaşanıyor. En büyük sevgi Para için. Ve bu uğurda onur, gurur, namus, haysiyet, şahsiyet, namus.. Manevi değeri olan ne varsa harcanıyor.
Manevi zenginliklerin maddi zenginlik için harcandığı bir ortamda AŞK yaşar mı?
Siz aşkın varlığına halen inanıyor musunuz?