ASILAN ADAM ODİN

Herkes gibi sıradan bir hayatınız olduğunu düşünürken bir anda hayatınızın alt üst olması çok korkunç bir şey değil mi bi anda tüm hayatınızın değişmesi kulağa korkutucu geliyor. Bildiginiz hiçbir şeyin gerçek olmaması. Aslında biliyorum sandığınız hiçbir şeyi bilmemeniz. Ama belkide o kadar korkutucu değildir bakış açınıza bağlı bir şey bu… Daha çok olasılık daha çok seçenek…  

Ya da daha farklı bir yerden yaklaşmak gerekirse mitolojik bir karakter olan Odin‘ den bahsedelim Odin kendini 9 gün boyunca dünya ağacına ayaklarından asar yemeden içmeden orada asılı kalır. Bir rivayete göre ona 9 günün sonunda yeni bir alfabe vahiy edilir kendi halkına öğretmesi için. Ağaçtan indiğinde bilgelik kuyusundan su içmek ister. Fakat kuyudan su içebilmesi için bir gözünü feda etmesi gerektiği söylenir. Kuyunun adı da ” Bilgelik Kuyusu Mimir ” diye geçer. Başında bekleyen koruyucu ancak bir gözünü verirse onun bu kuyudan su içmesine izin vereceğini söyler  ve Odin’de bir gözünü koruyucuya verip kuyudan bilgelik suyunu içer. 

Odin karakteri gelenekte  Tarot Destesi’nde de ”Asılan Adam ” olarak geçer. Bu kartı sembolojik olarak yorumlarsak  Odin o ağaçta asılı olmasına rağmen eli kolu bağlı olmasına rağmen gülümsüyor. Çünkü isteyerek bu duruma gelmiş, bu duruma gelmeyi kendi seçmiş. Ama kendini eli kolu bağlı çaresiz hissediyor bir şeyleri değiştirmek için sabredip doğru zamanı bekliyor. Ayakları ve ellerinden bağlı olması bir şeyi feda edeceği anlamına gelir. Bu durumdan çıkması için bir şeyleri değiştirmesi gerekiyordur.

 Konumuza dönmek gerekirse bazen bu durum bizim içinde böyledir hatta genelde kendimizi bu durumda hisseder bu durumda olmaya mahkum bırakırız. Özellikle başta bahsettiğim hayatınızın alt üst olmaya başladığı zamanlarda bunu daha yoğun hissedersiniz aynı Odin’in hissettiği gibi eliniz kolunuz bağlıdır ama bu durumda olmayı siz tercih etmişsinizdir, harekete geçmek, bir şeyler yapmak için doğru zamanı bekliyorsunuzdur. Ama doğru zamanın ne olduğu ne zaman olduğu hakkında en ufak bir fikriniz bile yoktur ama işte o ağaçta asılı olarak hala o zamanın gelmesini beklersiniz. Odin’in gözünü feda ettiği gibi sizde bu durumda kalarak kendinizi feda edersiniz. Çevrenizdekilerin düzeni bozulmasın,  aman o üzülmesin, şimdi zamanı değil diye diye ertelediğimiz şeyler hayatımızı çekilmez bir hale getirir. O asılı kaldığımız ağaç kendi içimizde yarattığımız bir hapishane olur adeta. 

Ama bu bazen öyle bir döngüdür ki bunu farkında bile olmayız, kafamızın içindeki düşüncelerle savaşıp dururuz. Ama bu savaşın ne bir kazananı ne de bir kaybedeni vardır. Çünkü her seferinde aynı döngü içerisinde döner dururuz, çıkmaza gireriz. İçimiz içimize sığmaz, doğru düşünemeyiz, karar vermekte zorlanırız, içimize fenalık basar, nefesimiz daralır ve yine her zaman olduğu gibi bir umutsuzluğun içine düşeriz. Başladığımız noktaya gelip ”ne yapacağımı bilmiyorum, olmuyor, her şey çok kötü” diye aynı şeyleri düşünür ya da hiç olmamış, konu hakkında hiç düşünmemiş gibi davranır ya da ertelemeyi seçeriz. Ya da başka bir tabirle halının altına süpürmeyi… Ama gerçekler acıdır siz ne kadar ertelerseniz erteleyin ne kadar saklarsanız saklayın bir gün mutlaka gün yüzüne çıkacakları zamanı beklerler ve yine zamanı geldiğinde aklınıza gelip, gün yüzüne çıkıp sizi o çıkmaza sokarlar.

 Aslında belkide hayatımızın alt üst olmasına, o çıkmaza aldığımız ilk nefesle beraber gireriz kim bilir? Belkide hiç bilmediğimiz bir dünyada, sonsuz olasılıklar barındıran bir evrende daha gözümüzü açmadan hayat bizim için seçimler, planlar yapıyordur. Belkide kaderimizi yazıyordur… Bize de sadece seneryoya sadık kalıp rolü oynamak kalıyordur. Ama bazen senarist, hayat, evren ne derseniz öyle bir seneryo yazıyordur ki ne olucaklar hakkında tahmin yürütebiliyorsunuzdur ne de canlandırdığınız karakteri anlayıp ona doğru bir şekilde hayat verebiliyorsunuzdur. Çünkü hala daha karakterinize kimlik arıyorsunuzdur, sonu olmayan bir yolculuğa çıkmışsınızdır. Bir çıkış yolu arıyorsunuzdur ama o çıkış yolu için en ufak bir fikriniz bile yoktur sadece arıyorsunuzdur…

fantastasia
Selen Şencan
Subscribe
Bildir
1 Yorum
Beğenilenler
En Yeniler Eskiler
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
TÜRKİYE'DE KADIN OLMAK: KUSURLU FİLM İNCELEMESİ
Sonraki
Nefret Ettiğim İnsana Dönüşüyorum.

Nefret Ettiğim İnsana Dönüşüyorum.

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.