İktisat derslerimizde hocalarımız; arz kavramı üzerine eğitim verirken, kıt kaynakların değerinin yüksek olduğunu ifade etmişlerdi. Su hayatımızda çok önemli bir yere sahip iken oldukça ucuzdur. Çünkü doğada su, bizler için yeteri kadar vardır; elmas ya da altın, hayati değer olarak hiçbir faydası olmamasına karşın pahalı olması, bizlere verilen en önemli örnekti. Kapitalizmin de temel kuralı; arzı fazla olan mal- hizmet değersizdir…
İşçi ücretlerinin düşük kalması ve işçi sömürüsünün bu kadar fazla olması ile birlikte, artı değerin yüksek oranlarda tutulmasının başlıca sebebi; yaratılan işsizlikle doğru orantılı olduğunu bütün ekonomistler bilir. Fabrikanızda veya girişiminizde çalışan işçi üzerinde her zaman baskı kurabileceğiniz; Demokles’in kılıcı, işsizlik oranlarıdır.
Aynı suda olduğu gibi, işsizlik oranları yüksek olduğu sürece, sermaye sınıfı için işçilik ucuz olacak ve yüksek oranda artı- değer yaratımında kendilerine olanak sağlayacaktır. Her an kapının önüne konulma endişesi ve gelirden yoksun kalma tehdidi ile çalışan işçi, işverenin kendisine reva gördüğü ücreti bir şekilde kabullenmek zorunda kalacaktır. Geçindirmek zorunda olduğu bir ailesi, en azından kendisini geçindirmek zorunda olduğu bir ücret gelirine ihtiyacı vardır.
Yaşadığımız şu aralık ayında müzakeresi yapılan asgari ücreti düşünelim. İşsizlik oranlarının arttığı ve pandemi süreci gibi değişkenlerin emekçiler üzerindeki psikolojik baskısını bir göz önüne getirelim. Sarı sendikalar ve Monarşistlerin hep bir ağızdan Bremen mızıkacılarını oynamalarına şaşırmamak lazım. Bunun temel suçlusunu da emekçi kesimin, sınıf bilincini oluşturamamasında gördüğümü, altını çizerek söylemek isterim.
Emekçi kesimin her konuya; sınıfsal hakları söz konusu olduğunda, kulağını tıkayıp, başına kuma gömen deve kuşu olduğu sürece, elde edilebilecek hakların ve ücretlerin de çeperi dar alanda kalacaktır.
Yoksulluğun bir kader haline geldiği ve işsizliğin arttığı günümüzde, asgari ücretin öyle yüksek değerlerde çıkacağını hayal etmek; aç tavuğun kendisini buğday ambarında görmesine benzer. Ayda aldığı maaş çeperi 10 binlerin üzerinde olan insanlar, yine atalarımızın dediği gibi; tok, açın halinden anlamaz… Anlamayacaktır.
Eğri oturup, doğru konuşalım dememiz gerekiyorsa, bugün asgari ücret en az 15 bin lira olabilir. Bunu gerçekçi hale getirmek gerekirse; maliyet muhasebesi üzerinden hareketle, güncel asgari ücrete ulaşabiliriz. Dolar ya da Euro, Güney Sahillerimiz dışında güncel hayatımızda kullandığımız bir para birimi olmamak ile birlikte, dolaylı ve direkt olarak hayatımıza etki eden bir para birimi olarak hayatımızda rol oynadığına göre, asgari ücret meselesi olduğunda AB standartlarına uygun bir asgari ücret değerlendirmesi neden yapmayalım. Muhalefet ve sendikaların asgari ücreti 4 bin lira civarında hayal ederek önermelerde bulunmaları ise, samimiyetten uzak, bir iş yapılıyormuş gibi havasını sadece yansıtmakta.
Yıllardır, iş adamlarının ve esnafın vergi ve sigorta borçları silinip yapılandırılırken; bu vergi ve SGK borçları içerisinde emekçilerden kesilen vergi ve SGK payları da silinme veya yapılandırma ile iş adamı ve esnafa hibe edilmektedir. Tam da bu noktada, bam teline dokunulan durumda sendikalar nerede? Bu silinen vergi borç içerisindeki işçi vergisi ve SGK kesintileri içindeki işçi payı, işçilere iade ediliyor mu? Edilmediğine göre, bunun nasıl bir izah edilebilir noktası vardır? Sendikalar, bu konuya neden müdahil olmuyor? Muhalefet partileri neden sessiz?
Sonuçta; asgari ücret ne 15 bin lira olabilir, ne de emekçilerin haklarında bir düzelme! Nesnel koşullar, bu önermelerin olamayacağı konusundaki en büyük veri. Birincisi, sarı sendikaların önerdiği komik asgari ücret teklifleri, işveren- sendika arasındaki akraba ilişkilerine en canlı örnek olarak okursak; emekçilerin tüm sistem içerisindeki hak ihlalleri konusunda, sendika ve muhalefetin gösterdiği makyajlı mücadeleler, emekçilerin; sindirim sisteminin hazmedemeyeceği kadar kursağına oturan bir gerçek. Ve emekçiler; kursağına da bağrına da taş basarak, önemli gün ve haftaları bekliyor…
Ankara, 17 Aralık 2020