“Andolsun ki Sebe’ kavmi için oturdukları yerde bir ibret vardı:”
“Biz de üzerlerine Arim selini salıverdik.”
Sebe Halkını tanımaya ve anlamaya öncelikle Kur’an’da geçen kıssayla başlayalım.
Kur’an-ı Kerim’de geçen ve bizatihi bir surenin ismi olarak zikredilen ve “Sebe” kavmi tarafından kurulan Sebe Krallığı, tarih boyunca pek çok devlete ev sahipliği yapmış Yemen topraklarında hüküm sürmüş antik krallıklar arasında öne çıkıyor.
Kur’an’da Sebe halkından ve nankörlükleri sebebiyle bu halkın başına gelen sel felaketinden bahsedilir. Hatta bu felaketin nasıl meydana geldiği ayrıntılarıyla anlatılır. Zira Sebe kavmine gönderilen azaptan “Seyl-ül Arim” yani “Arim seli” olarak bahsedilmektedir. Kur’an’da geçen bu ifade, aynı zamanda bu selin meydana geliş şeklini de göstermektedir.
“Arim” kelimesinin anlamı, baraj ya da settir. “Seyl-ül Arim” kelimesi de, setin yıkılması sonucunda meydana gelen bir seli anlatmaktadır.“Sebe halkı, Güney Arabistan’da yaşamış olan dört büyük uygarlıktan biridir. Sebe kavmini anlatan tarihi kaynaklar, bu kavmin Fenikeliler gibi yoğun ticari faaliyetlerde bulunan bir devlet olduğunu söylerler. Sebe halkı, o döneme göre oldukça ileri bir teknoloji ile kurdukları Marib Barajı’yla birlikte büyük bir sulama kapasitesine sahip olmuştu. Bu yöntemle elde ettikleri bol ürünlü toprakları ve ticaret yolu üzerindeki kontrolleri, onlara görkemli ve refah dolu bir hayat yaşatıyordu.
Fransız J. Holevy ve Avusturyalı Glaser, Marib setinin çok eski devirlerden beri var olduğunu yazılı belgelerle ispat ettiler. Himer lehçesiyle yazılan belgelerde bu barajın ülke topraklarını verimli kıldığı yazılıydı.
Arim seli, isim olabileceği gibi, çok çetin bir sel olmasını da ifade edebilir. Veya şiddetli yağmurdur. Rivayete göre, Belkıs burada bir baraj yaptırmış, bununla yağmur sularını toplamış, barajdan ihtiyacı olan suyu almaları için de bir delik bırakmıştı.
“Ve o güzelim bahçelerini ekşi meyveli ağaçlar, acı ılgın ve biraz da sedir ağacı bulunan iki harap bahçeye çevirdik.”
“Biz de onları aleme ibret yaptık.”
Sütunların yüzeyinde Sebe dilinde yazılmış yazıtlar bulunuyor. Kutsal Kitap Doğruyu Söyledi (Und Die Bibel Hat Doch Recht) kitabının yazarı Hıristiyan arkeolog Werner Keller de, Arim selinin Kuran’a uygun olarak gerçekleştiğini kabul ederek şöyle yazar:
Böyle bir barajın olması ve yıkılarak şehri tamamen harap etmesi, Kuran’daki bahçe sahipleriyle ilgili verilen örneğin gerçekten de meydana geldiğini kanıtlıyor. Arim seliyle beraber gelen felaketten sonra bölgede çölleşme başlamış ve tarım alanlarının yok olmasıyla Sebe kavminin en önemli gelir kaynağı da ellerinden çıkmıştı. Allah’ın kendilerini iman etmeye ve şükretmeye çağırmasını göz ardı eden halk, sonunda böyle bir felaketle cezalandırıldı.
Şimdi gelin bir de Arkeolojik veriler doğrultusunda bu bölgenin önemine göz atalım;
Yemen’in Marib kentinde adı Kutsal Kitaplarda geçen Sebe Kraliçesi Belkıs adına inşa edilen Arş-ı Belkıs (Belkıs’ın Tahtı), Avam Tapınağı (Mahrem Belkıs) ve Seddi Magrib (Antik Ma’rib Barajı) gibi binlerce yıllık eserlerin akibetlerinden kaygı duyuluyor.
Arş-ı Belkıs: Belkıs’ın Tahtı
Marib’e birkaç kilometre uzaklıkta bulunan ve inşası milattan önce 10. yüzyıla kadar uzanan Arş-ı Belkıs, Kraliçe Belkıs’ın yaşadığına dair pek çok delil olduğu ifade ediliyor. Barran Tapınağı olarak da anılan Arş-ı Belkıs’ın mimarisi, döneme göre üstün bir mühendislikle inşa edildiğini ortaya koyuyor. Söz konusu yapının milattan önce 10’uncu ila 4’üncü yüzyıllarda Arap Yarımadasından birçok insanın ibadet için teveccüh ettiği bir mabet olduğu da ifade ediliyor.
Şehrin dışındaki köy evleri ve tarlaların arasından geçerek ulaşılan Arş-ı Belkıs, insanı adeta tarih öncesi çağlara; Hazreti Süleyman ile Kraliçe Belkıs hakkında anlatılan kıssalara götürüyor.
Yemen’in tarihi hazinelerinden birisi olan tapınak, günümüzde demir parmaklıklar ve dikenli tellerle çevrelenmiş durumda.
Kumun altında yatan binlerce yıllık tarih: Avam Tapınağı
Yaklaşık 3 bin yıl önce tarih sahnesine arzı endam etmiş Sebe medeniyetine ait birçok esere rastlamanın mümkün olduğu Marib’te kaderine terk edilmiş olan diğer bir önemli eser ise Avam Tapınağı.
Diğer ismiyle Mahrem Belkıs (Kraliçe Belkıs’ın Tapınağı) olarak bilinen ve inançlarına göre Ay tanrısı El-Mekah’a adanan tapınağın inşa tarihinin milattan önce 7 ila 5’inci yüzyıl arasında olduğu tahmin ediliyor.
Tapınağın antik Marib şehrinin dışına inşa edilmesinin sebeplerinden birinin o dönemde uygulanan dini ritüellerin gizli tutulması amacı taşıdığı ihtimalini akıllara getiriyor.
Gizemini koruyan İki tapınak arasındaki tünel;
Oldukça büyük bir alan üzerine inşa edilmiş tapınağın Arş-ı Belkıs’a bir tünel vasıtasıyla bağlandığı, ancak bu tünelin zaman içinde çökerek kaybolduğu belirtiliyor.
Antik Marib Barajı
Yemen tarihinde büyük önem taşıyan yapılardan biri olarak ifade edilen Seddi Magrib (Antik Ma’rib Barajı) bölgenin su ihtiyacını karşılamak üzere inşa edilmiş bir yapı.
Söz konusu dönemde baraj o kadar önemliydi ki; Sebe Krallığından sonra bölgeyi ele geçiren Himyar Krallığı da barajın bakımını üstlendi. Dönemin çok ilerisinde bir teknoloji ile inşa edilen barajın tarih içinde bir kaç defa zarar gördüğü ancak her defasında tekrardan onarıldığı belirtiliyor.
Yapılışından itibaren yaklaşık bin 400 yıl kadar bölgeye hizmet veren barajın tarih içinde birden çok defa yıkılmasıyla bölgede afetler yaşandı ve Marib barajının yıkılmasıyla meydana gelen bu felaketlerden birisinin Kur’an-ı Kerim’deki Sebe suresinde de zikredilen Arim Seli (Büyük Sel) olduğu düşünülüyor.
Bölgede yaşanan bu afetler neticesinde su kanallarının yıkılması ve tüm alanın su altında kalması sebebiyle binlerce insan bölgeden göç ederek Arap yarımadasının ve Biladi Şam’ın demografik yapısını şekillendirdiği ifade ediliyor.
Günümüzde ise sadece tek duvarının kalıntılarına rastlanan Antik Marib Barajı’nın yerine yeni bir baraj yapılmış. Kaderine terk edilen bu tarihi eserin 2015’te Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyon güçlerinin bölgeye düzenlediği saldırıda zarar gördüğü kaydedildi.
Yazının son kısmını Kur’an’da geçen ayetle sonlandırmak istiyorum.
Kendilerine zulüm / yazık ettiler. Biz de onları dillere destan olan, hayret ve ibretle bahsedilen masal haline getirdik, başka yerlere göç etmeleri suretiyle darmadağın ettik. Bunda elbette çok sabırlı, çok şükürlü olan kimselerin alacakları hayli ibretler vardır.” (Sebe’, 34/15-19)