Hepimiz zaman zaman pazartesi başlayıp salı biten diyet ve egzersizlere, az yemeliyim dedikten sonra kendini durduramadan yemelere, duygusal bir boşluk nedeniyle yemeden içmeden kesilmeli durumlara maruz kalmışızdır. Modern dünyanın dış görünüşle ilgili acımasız kalıp yargıları önce zihnimize oradan yansıma olarak da bedenimize yön vermiş, sağlıksız yeme/yememe davranışlarına yol açmış olabilir. Fakat bu durum bazı bireylerde daha da farklı gelişmektedir.
Türkiye’de yapılan bir araştırmada üniversiteli genç kızlarda yeme bozukluğu %12 olarak saptanmıştır. Karmaşık duygusal yaşantılar, bedenlere yansımakta; kelimelere dökemedikleri duygularını sıklıkla kusarak (bulimia nervoza) ya da bedenlerini ve duygularını birlikte reddetme yolunu arayarak (anoreksiya nervoza) dışa vurmaktadırlar.
Yeme bozuklukları, beden üzerinde süren mücadelenin en net gözlendiği ruhsal hastalık grubudur. Yeme davranışında bozulma, kiloyu kontrol etmeye dönük davranışların ısrarlı gidişi, fiziksel ve psikososyal işlevselliğin bu nedenlerle bozulması ile seyreden psikiyatrik bozukluklar olarak tanımlanmaktadır (Yücel, 2009).
Anoreksiya Nervoza
Halk dilinde manken, zayıflama hastalığı olarak bilinen anoreksiya nervoza, çağımızda genç kadınlar arasında sıklıkla görülen ruhsal-bedensel bir bozukluktur. Kişi yaşına ve boyuna göre standart bir kiloya sahip olsa bile kendini kilolu görür ve zayıflamak için çeşitli yeme/yememe davranışları geliştirir. Hastalığın başlama yaşı 10-30 arasındayken, 14-18 yaş grubu olan ergenlik döneminde daha sık görülmektedir.
Vücuda olan memnuniyetsizlik bireyde sıkı diyetler, kalori hesapları, sık sık tartılma kompulsiyonlarına yol açmaktadır. Bu bireyler kilo almaya yoğun korku beslemeleri nedeniyle zayıf olsalar bile beden algılarındaki bozukluk bunu fark etmelerini engeller ve kendilerini kusmaya, ağır egzersizlere, diyet ilaçlarına maruz bırakırlar. Zayıf bir bedene sahip olma arzusu yoğun düşüncelerle gelişirken, kişinin bedeninde ciddi hasarlara neden olmakta ve tedavi edilmediğinde intihara/ölüme kadar gidebilmektedir.
Anoreksiya 1873’te William W. Gull tarafından sinirsel iştahsızlık olarak tanımlansa da aslında hastalarda gerçek bir iştahsızlık olmadığını hatta pek çoğunun aklında yemek tariflerinin dönmekte olduğu saptanmıştır (Yücel, 2009). Hastalar çeşitli yemekler hazırlamakta fakat yememektedirler. Zihinleri: iştahlarını kontrol altında tutma, kalori hesapları yapma, yemeye ilişkin olumsuz inançlar beslemeye yönelik çalışmaktadır. Bu durum kişinin büyük oranda kilo kaybetmesine yol açar ve bir süre sonra kendisi reddetse de dış çevre tarafından fark edilir hale gelir.
Depresyon, obsesif kompulsif bozukluk, duygudurum bozuklukları ve anksiyete anoreksiya nervozaya sıklıkla eşlik eden ruhsal bozukluklardandır. Hastalığın oluşumu için kesin bir neden söylenmese de: aile, genetik faktörler, sosyokültürel etkenler gibi birçok durumdan bahsedilebilir. Özellikle sosyal medyanın kaçınılmaz etkisi yani güzel kadın imgesinin “zayıf olmak, sıfır beden olmak” gibi yanlış algılarla gelişmesi; ünlü, manken gibi toplumda dikkat çeken kadınların ergenlik çağı ve ilk yetişkinlik dönemindeki bireylerce özenilip, taklit edilmesi en büyük etkenlerden biridir.
Genç erkeklerde kadınlara oranla on kattan daha az görülen anoreksiya nevroza daha farklı gelişebilmektedir. Erkekler zayıf bir beden yerine kaslı bir vücut yapısına sahip olmak için ağır egzersiz kompulsiyonlarına başvurmakta sonrasında kısıtlı besin alımı ile oluşan kısır döngü gelişerek anoreksiyaya dönüşebilmektedir (Erbay ve Seçkin, 2016).
Tedavi
Anoreksiya nervoza psikolojik rahatsızlıklar arasında ölüm oranı en yüksek olanlardan biri olup (%10-15) sürekli değişen güzellik prototipi nedeniyle artarak devam etmektedir. Bu nedenle ciddiye alınmalı, erken teşhisin önemi fark edilerek tedaviye başlanmalıdır. Tedavi uzun ve sabır gerektiren bir süreçtir. Belirli bir ilaç tedavisi olmadığından her hasta özel olarak değerlendirilmelidir. En başta kişinin hastalığı kabul etmesi gerekmektedir. Anoreksiya hem fiziksel hem de psikolojik bir hastalık olarak geliştiğinden hastalık ekip çalışması ile çeşitli açılardan ele alınmalıdır. Tedavide bireysel ve aile terapisinin bir arada olması ve ağırlık kazanma, yemek yemeye ilişkin güvenli bağlar duyulması önemlidir.
Psikiyatrist, psikolog ruhsal olarak; diyetisyen ve doktor fiziksel olarak; aile terapisti hastanın yalnız hissetmemesi adına aileyle birlikte destek sağlayarak, süreci bilinçli şekilde yönetmelidir. Sonrasında beslenme alışkanlıklarının değişmesi, kilo almaya ilişkin büyük korku ve düşüncelerin giderilmesiyle beden-ruh arasındaki bu savaşın bitmesi sağlanmaktadır.
Bulimia Nervoza
Bulimia Nervoza, halk arasında “kusma hastalığı” olarak tanınmaktadır. Çeşitli kaynaklarda “yeme-çıkarma bağımlılığı” olarak da adlandırılan Bulimia Nervoza, kişinin belirli bir sürede o an ihtiyacı olan kaloriden çok daha fazlasını alacak şekilde yemesi ve daha sonra yediklerini vücudundan atmak için kusmak ya da aşırı egzersiz yapmak gibi durumlara başvurmasıdır. Bulimia Nervozada bireylerin bastırılamaz bir şekilde gelen aşırı yeme isteği üzerine kontrol edilemez bir şekilde fazla kalori almalarının ardından kilo alma kaygısı kendini gösterir. Kişi bu nedenle kusmak gibi çeşitli yollarla yediklerini çıkarmak ister.
Elbette fazla yemek yiyen herkes Bulimia Nervoza hastası değildir. Burada önemli olan kriterler; kişinin bir anda gelen bir şeyler yeme duygusuna karşı koyamaması ve kontrolsüzce yemesi, çoğu zaman o an bulduğu her şeyi yemesi, yeme atağından sonra gelen suçluluk duygusu ve kilo alma korkusuyla yediklerinden aynı hızla kurtulmak istemesi durumudur. Tanı için, tıkanırcasına yeme ve uygunsuz telafi edici davranışların her ikisi de ortalama 3 ay içinde en az haftada bir kez olmuş olmalıdır (Sarı, 2019).
Tedavi
Bulimia Nervozaya genellikle başka psikiyatrik bozukluklar da eşlik etmektedir. En sık duygu durum bozuklukları (%49,9) ve anksiyete bozuklukları (%66,2) eşlik eder (Sarı,2019). Tedavi yöntemi olarak antidepresan ilaçların kullanılması büyük oranda iyileşme sağlamakta ve beraberinde gelen psikiyatrik bozukluklara da olumlu etki etmektedir. Fakat erişkin Bulimia Nervoza olgularında Bilişsel Davranışçı Terapi ilk tedavi seçeneğidir (Sarı,2019). Tedaviler yalnızca ilaç kullanıldığı durumlar yerine genellikle Bilişsel Davranışçı Terapi ile birlikte götürülmektedir. Eğer hasta intihar riski taşıyorsa bu durumda yatarak tedavi tercih edilmektedir.
Kaynakça
Erbay, L. G., & Seçkin, Y. (2016). Yeme bozuklukları. Güncel Gastroenteroloji Dergisi, 20(4), 473-477.
Yücel, B. (2009). Estetik bir kaygıdan hastalığa uzanan yol: Yeme bozuklukları. İlk Söz.
Akpınar, E. (Ed.). (2019). Aile Hekimliğinde Güncel Yaklaşımlar. Ankara: Akademisyen Yayınevi.