Anlamıyorum. İnsanlardan neden bu kadar soğudum. Anlamadan oldu, bu buz gibi oluşum. Farkına varamadım zamanında, kalmamış hayatımda da insan, iki elimin parmakları kadar. Herkesten kaçmak istiyorum olduğum yerde dururken ama. Adım atacak halim kalmadı artık. Kalbime saplanan hançerleri saymaya saklıyorum gücümün son raddesini. Canımı acıtanlardan bir gün hesap soracağım hiç kuşkunuz olmasın sizin.
Kendimi bildim bileli öyle yarım bırakılan ve bırakan oldum ki bir eşyadan çok çok daha hızlı soğumaktayım insanlardan, öyle değiştim ki son yıllarda, aynadaki o adamla zaman zaman çelişmekte geçmişim. Yıldan yıla daha yorgun, daha dilhun. Yürürken bir bebekten daha çok sendeler vaziyette. Gözlerimin yarısı açık yarısıysa geçmişimi yâd etmekte.
Bir yeni insana daha şans vermeyi isterken hayat benim neden yalnız olduğumu bana tekrar hatırlatma mevzusundan hiç vazgeçmemekte. Kendimi bildim bileli insanlara şans vermek olsa da diğer adım artık bazı şeyler iyiden iyiye değil doğrudan doğruya değişmekte. Kimseye ikinciye selam bile vermek istemiyorum hayatımdaki insan sayısını daha da kısmaksa kafamda en çok dönen düşünce.
Ama ne çok sen en çok sen sıktın benim canımı, hiç aklımda bile yokken geldin bir yara daha açtın, tekrar düşündürdün bu çocuğu, uzun uzun baktırdın kaçmakta olduğu aynalara. Yine de dönüp tekrar baktı bir ışık var mı diye senin bulunduğun tarafa.
Düşünceni de niyetini de anlayabiliyorum ama hayatımda bir şeylerin bari rutinleşmesini isterdim seninle, her ne kadar bu çok ütopik bir fikir olsa da.
Yeni başlangıcım olmak varken sonlara koyduğum son noktam oldun gözün aydın ve ne mutlu sana! Eminim hayatında hiç kırılmazsın artık bu saatten sonra, yapman gerekeni yaptın ne de olsa, güvenmeye çalışan birinin kalbini, sakızmışçasına çiğneyip yere attın.
Gelen giden üzerine bastı da o sakız o saatten sonra, artık akçaağaçtan da diğer elastik ham maddelerden de uzak kalacak. Ne birine kendini ezdirecek ne de dert olacak ağızlara. Eğer çok isterlerse bir sakız daha, emin olsunlar elde kalan tek aroma, kan kusturan kızılcık şerbeti tadında.
Şunun farkına varmak da lazım, yaraları benzer olan iki insanın yan yana yürümesinin hiçbir yolu yok her ne kadar hayal kurup dualar etsek, çok mu çok istesek dahi yok zerre kadar bile fayda, açılmaz o yol bu saatten sonra.
Farkına varalım en kısa zamanda, varalım yoksa bu hayatta her geçen gün daha fazla mağlup olacağız yüzleşeceğimiz her yeni rüzgârda.
En iyisi artık evden hiç çıkmamak, gönlün konfor alanından bir adım dahi uzaklaşmamak. İnsanlarla konuşmamak, kimseden hoşlanmamak. Yalnızca uzak durmak, kendimizi aşktan yahut aşka açılması muhtemel olasılıklardan korumak, bir duvar boşluğundan gökyüzüne uzun uzun bakmak. Sevgisiz yeni bir hayata, bu kez daha sert adımlarla koşmak. Sevginin olmadığı bir dünya kurup orada sevgiden bile daha gerçek bir mutluluk sebebi bulmak. Öylelikle sevmelerin ya da hoşlantının getirisi olan hayal kırıklığından kaçmak.
O yüzden malum konularda kendimi bile isteye son kez üzmüş olmamı diliyorum bu buruk mu buruk, erkenden geceye dönen yıpratıcı akşamda. Yarınlar bizim için yeni bir şans yeni bir rüya ama ben artık kabuslara çıkacak serapları görmek istemiyorum bir daha.