Geldik yine en derin köşemize. Yıllar önce köşe diye bir yazi paylaşıp en derin , depresif duygular beslerken hayata karşı yeni tanıştığım birinin benim yanımda oluşundan bahsetmiştim. Aslında fiziksel olarak yanımda değildi fakat yanında olmak yanında olmasada varlığını hissetmek değil miydi zaten? Yine öyle duygular hissediyorum ki kimseye anlatamadığım , herkese göstermediğim o iyi niyetimin gösterdiğim kişi tarafından kötüye kullanılması yine başıma gelen bir şeydi. Yıllar sonrada olsa yine hatırlatmıştı kendini. Vazgeçmiyordumki bende kendime kızıyorum bu yüzden. Tam vazgeçtim güvenmiyorum derken önüme çıkan birine şans vermek istedim belki olur dedim ama yine… Güven demişken neydi güven, kime karşı hissedilmeli?
Güven benim etrafima karşı ördüğüm bir duvardı , herkese göstermediğim karakterimi gizlemeye yarayan bir duvar. Yanlış kişiye duyulan güvenden sonra yıkılan duvarlarım yine en sağlam malzemelerle örülmüştü işte. Ben ve duvarlarım geri geldik. Bu sefer daha sağlamız. Nedenlerimiz sağlam ,kalbimiz kırık ama onarırız gibi. Bir süre köşeme çekilip derin duygularımda boğulmak istiyorum. Akıldaki o soru yanlış kişi kim?
Geldik en berbat konuya. Hic mi güzel anımız yok o kadar mi kötü diyen biri olursa şu cevabın yeterli olacağını düşünmüyorum; bazen öyle kötü şeyler yaşarsınız ki yaşanılan bütun iyi anılar yok olur hafizanızdan çünkü kötü şeyleri yaşatan kişiyi silerken iyi anılarıda silersiniz, bütünüyle hafızanızdan kazımak istersiniz. Evet o kim?
Hayatıma girmese haberim olmayacak o kişi. Ben hayatıma arkadaş dışında yeni birini almaya zorlanırken bir anda hayatıma daldı. Bende güvendim , güvenmek istedim saf ve temiz sevgiden bir parça almak istedim belkide. Birinin önceliği ben olmak istedim. Kendim olmak istedim. Kendim oldum fazlasıyla. E kendim olunca kendimi açtım niye ben diye sorunca güvendim cevabın verdim, güvendiğim için pişman olacağımı bilmeden. Yaşamaktan korkutuğum her şeyi, yıkılan duvarlarımın örülme nedenlerini tek tek yaşattı bana. Biraz sevgi beklerken ben o ise duygularımın peşindeymis 3 ayın sonunda anlayabildim.
Hayatıma girmese haberim olmayacak o kişi hayatima dahil olup çekip gitmenin bedelini ne zaman nasıl öder bilmiyorum. Ömür boyu mutsuzluk dilememin onun için ağır olacağını düşünmüyorum çünkü bana yaşattığı kötü şeylerin bana verdiği zararı hissettirdiği duyguları unutabileceğimi sanmıyorum fakat en azından zamanla verdiği zararı onarabilir ve beynimin hic girmek istemediğim o odasina hapsedebilirim. Hani o travmalarımı sakladığım hic kimseyi almadığım güvenip aldıklarıminda ben pişman ettiği o oda. Güvenmek dışında pişman olduğum tek bir konu dahi yok çünkü yine olsa yine yapardım ama güvenmezdim, bunlar yaşanmazdı, üzülmezdim duvarlarim ve ben en sevdiğim şehirde mutlu mesut yaşardık.
Peki ben şuan ne mi yapıyorum? Bu şehiri terketmek için saatler sayıyorum,hazır olup duvarlarımı ördükten sonra dönmek üzere. Anlayacağınız yine köşeme çekilip duvarlarımı örüyorum yıkılmamak üzere. Duvarların örülmesi için bir neden daha veren o insanı ise bütünüyle sildim hayatımdan ne yüzünü görmeye ne de sesini duymaya tahammülüm var. Hatta mümkün olsa son 3 ayı hiç düşünmeden sildirirdim hafizamdan.
Şimdi ben giderken küser mi en sevdiğim şehir bana hı? Gidiyorum ben Ankara sende kal o güvenilmez insanla. Geri gelicem söz ama biraz toparlayınca. Güvenmek benim hatamken niye terkedilen Ankara? ….
En bilinen sokaklarda adımız yazılıyken ben nasıl kalırım ki burda. Bahçeli’nin en işlek caddesindeki elimi tuttuğu o günü , Ümitköy’ün buz pistindeki kahkalarımızı, evimin sokağına köpeklerden korkup giremediğimde ona koşuşumu, Uğur Mumcu parkında kabuklu mandalina yememizi…. Sisli yamaçlarının tepesinden yağan yağmur siler mi bütün bu anıları sokaklarından? Peki sey ikimizin anılarıni biriktirdiğim o defterin sayfalarını yakarken çıkan duman ona eşlik eden göz yaşlarım onlarada bir el atarsin belki, göz yaşları bende ama dumanlar bir fırtınaya bakar sanki hı? Eğer böyle olursa kalır mıyım burada?
Of çok zor en sevdiğin şehre güvenmek mi güvenememek mi? Güvenmiyorum ki ben aslında güvenmiyorum değilde güvenemiyorum ne Ankara’nın havasına ne de insanlara. Söz verip yağdırmaz yağmurları silinmez anılar çıkmaz o fırtına savurmaz dumanları.
Kalamıyorum Ankara , gidiyorum buradan kilometrelerce uzağa. Sen silmesende sokaklarından anılari ben kalmazsam burada ,manasi kalmaz anıların. Geldiğimde de önemini yitirmiş olur ben ellerimle temizlerim anıları ya da belki anıların olduğu sokaklari hatırlamam bile.
Şimdi gidiyorum ya aslında terketmiyorum seni Ankara gelicem geri ama zamanı gelince lütfen kızma bana ben çok seviyorum seni hala.
Bu yazıyı yazıyorum ama okumayacağını hatta haberinin bile olmayacağını düşünüyorum. Hoş okusa da yazardım umrumda değil.