Kitabın yazarı olan Randy Roberts, 1951 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde doğmuştur. Ülkenin Ohio eyaletinde yer alan Purdue Üniversitesi’nde seçkin bir tarih profesörü olmakla birlikte biyografi alanında eserler veren bir yazardır. Kitabın diğer bir yazarı olan Johnny Smith ise Georgia Tech Üniversitesi’nde Tarih Bölümü’nde yardımcı doçenttir. Spor tarihi ve Amerikan kültürü hakkında çeşitli kitaplar yazmıştır. Eserin çevirisi, “Adanmış”, “Meryem’in Mektupları” ve “Babam İçin Beyaz Bir Kuğu” gibi başarılı işlere imza atmış Müge Atalay Bayyurt tarafından yazılmıştır.
Orijinal ismi “Blood Brothers: Malcolm X & Muhammad Ali” olan kitap, kapsamlı bir araştırma neticesinde enerjik bir tonla kaleme alınmıştır. Eserin başrolleri olan bu iki kahramanın dostluğu, siyahi milletçiliği ve Amerika’daki spor dünyasında siyahi sporcu algısının temelden değiştirilmesi üzerine oldukça çarpıcı bir kaynak niteliği taşımaktadır. Kan Kardeşler, hikâyeyi bilenler için önemli boşlukları doldururken bilmeyenlere de sürükleyici ve aydınlatıcı bir tarih dersi vermiştir. On yedi bölümden oluşan eserde, yazarlar kronolojik bir düzeni takip ederek; olay örgülerini titizlikle harmanlayarak tüm detayları okuyucuyla buluşturmuştur.
Birinci bölümden beşinci bölüme kadarki sayfalarda Malcolm X ve Muhammed Ali’nin İslamiyet öncesi yaşantıları incelenmiştir. Kitabın geriye kalan bölümlerinde ikilinin, Amerika’daki İslami faaliyetlerinin yürütülmesine liderlik eden Elijah Muhammed’in etkisi altında kalışları, kendi benliklerini buluşları ve özgürlük için verdikleri mücadele anlatılmıştır.
Özgürlük Arayışında İslamiyet ile Şereflenmek
Randy Roberts ve Johnny Smith, ana karakterlerden birini dünya ağırsıklet boks şampiyonu unvanını aldığı gün Müslüman olduğunu beyan eden bir sporcu, diğerini ise hırsızlık nedeniyle girdiği hapishanede İslam’la tanışan bir genç olarak kaleme almışlardır. Biri, dini gerekçeleri sebebiyle Vietnam Savaşı’nda askere gitmeyi reddettiği için hüküm giyerek tazminat ödeyen ve boks lisansı elinden alınan bir boksör, diğeri ise kitleleri, özgürlük ve hak din olan İslamiyet hakkındaki coşkulu vaazlarıyla peşinden sürüklediği için eski dostları ve yol arkadaşları tarafından öfkeyle karşılanan bir hatiptir. Kitapta geçen bu cesur kahramanlardan ilki, 3 Haziran 2016’da kaybettiğimiz efsanevi boksör Muhammed Ali, diğeri ise Amerika’da neredeyse bir devlet ideolojisi haline gelmiş Malcom X’ tir. Eser, bu birbirinden değerli iki insanın inişli çıkışlı dostluklarının ayrıntılarını okuyucuya sunmuştur. Kan Kardeşler, 1960’lı yıllarda adeta zirveye ulaşmış ırkçı söylemlere karşı sivil hak mücadelelerinde siyahi Müslümanların çabaları ve siyah- beyaz bir Amerika silueti eşliğinde iç içe geçen dostluklara, çatışmalara ve kırgınlıklara yer vermiştir. Kitaptaki detaylı bilgiler doğrultusunda Malcolm X ve Muhammed Ali, başta kendilerinin olmak üzere Amerika’daki siyahi halkın özgürlüklerine kavuşmaları için ellerinden geleni yapmıştır. Bu serüvenlerinde farklı zamanlarda İslam dini ile tanışan ikili, adeta aydınlanma çağını tekrar yaşamıştır. Malcom X, bu durumu “Horoz sadece ışığı gördüğünde öter. Onu karanlık bir yere koyarsanız asla ötmez. Ben ışığı gördüm ve ötüyorum,” şeklinde ifade etmiştir.
Cesaretin Timsali Malcolm X
Kendinden emin tavırları, güçlü hitabet yeteneği ve cesur konuşmalarıyla Malcolm X, 1952 yılında Elijah Muhammed’in liderliğini üstlendiği İslam hareketine dahil olmuştur. Hareketin hızlı gelişimi sırasında çeşitli sebeplerden dolayı mevcut liderle Malcom’un arası açılmaya başlamıştır. Elijah Muhammed, onun kendi yerini almak istediği yolunda çıkarılan söylentilerden endişelenmiştir. Aralarının açılmasının başlıca sebebi, onun kendi sekreterleriyle zina ettiğini öğrenen Malcom’un, bu durumu hareketin bütün sorumlularına bildirmeye karar vermesidir. Akabinde X’in 1963’te cumhurbaşkanı John F. Kennedy’nin bir suikastta öldürülmesini sevinçle karşılaması, onun hareketin resmî sözcülüğünden atılması ve böylece susturulması için bir bahane teşkil etmiştir. Bunun üzerine Malcolm X, 8 Mart 1964 tarihinde İslam hareketinden ayrılmış ve hacca gitmiştir. Kendisi daha hacca gitmeden önce Elijah Muhammed’in öğretilerinin İslâmiyet’ten ne kadar uzak olduğunu anlamaya başlamıştır. Özellikle onun, ahiretin gerçek olmadığını söylemesi, kendini peygamber ilân etmesi ve İslâmiyet’i siyahilere mahsus bir din olarak tanıtması gibi hususlar yanlış bir yolda olduğunu açıkça göstermiştir. Malcolm, Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere hızla küresel bir problem haline gelen ırkçı düzeni sonlandırmayı amaçlarken bunu sağlam öğretiler eşliğinde yapmayı planlamıştır.
Malcolm X, hareketten ayrıldıktan sonra keşfettiği bu hak yolda tüm cesaretiyle yalnız yürümüştür. Muhammed Ali ile bu süreçte yakınlaşmış ama İslam hareketinin etkisi altında kalan genç boksörü kendisiyle gelmesi için ikna edememiştir. Malcom, Ali’nin yeteneğini göz ardı etmemiş, aksine 1960’lı yıllarda Amerika spor dünyasındaki etkileyici başarısını desteklemiştir. Bunun en büyük sebebi ise Muhammed Ali’nin elde ettiği başarıların, ülkedeki pek çok siyahi Müslüman gence ilham olacağına inanması olmuştur. Neticede cesaretin timsali olarak ifade edilebilecek olan Malcolm X, Amerika’daki İslam hareketinden ayrılığının bedelini canı ile ödemiştir. 21 Şubat 1965 yılında New York’ta verdiği bir konferans sırasında Elijah Muhammed’in müritlerinden oluşan suikastçılar tarafından şehit edilmiştir.
Cassius Clay’ den Muhammed Ali’ye
Yoksul bir ailede büyüyen Cassius Clay, spora düşkün bir gençti. Kitaba göre Clay, kendini ifade etmek ve güçlü olduğunu kanıtlamak için boks sporunu tercih etmiştir. Irkçılık hareketlerinin doruklara ulaştığı 1960’lı yıllarda Amerikan spor dünyasında adından sıkça söz ettirmiştir. Fakat okur, kitap boyunca sıradan bir boksörden beklenen spor başarılarıyla meşhur olmuş biri yerine, inancı ve söylemleriyle dikkat çeken bir karakterle karşılaşır. Clay genç yaşlarındayken özgürlük arayışı doruk noktasına ulaşmıştır. Tam bu noktada hayatına Malcolm X girmiş, onu İslamiyet ile tanıştırmış ve ona bir dost, bir abi gibi davranmıştır. Ali ağırsıklet unvanını kazanmadan bir buçuk sene önce Malcolm onu zaten zihnen “Muhammed Ali” olmaya hazırlamıştır. Diğer bir deyişle Cassius, Malcom’un fikirlerini benimsemiştir. Onun sözlerini tekrar ederek serinkanlı, asil duruşunu kopyalamıştır.
Malcolm da ona tek kıymetli şeyi vücudu olan bir sporcu gibi davranmamış, Clay’ e düşünceleri değerli bir adam muamelesi göstermiştir. Cassius için, “Hassas, mütevazi ama kurnaz.” demiştir. Ali’ye hayatının en kritik noktalarında hak yolu bulmasında yardımcı olan ve örnek teşkil eden Malcolm olması beklenirken, Cassius’ a “Muhammed Ali” adını veren Elijah Muhammed olmuştur. Ali on sene boyunca Elijah’ın peşinden gitse de ilişkileri asla Ali’nin Malcolm’la ilişkisi kadar samimi bir boyut kazanmamıştır. Muhammed Ali, Malcom X ‘in geleceği gördüğünü çok sonra fark etmiştir.
Bunun yanı sıra Amerika, “Muhammed Ali” ismine hazır değildir. Bir adamın yeni adı başkaları için kolay kolay bu kadar önem taşımamıştır. Üstelik o, adını değiştiren ilk boksör de değildir. Çoğu göçmen aileden gelen pek çok boksör isim değiştirmiştir. Kabul görmek, daha çok iş yapmak ve daha “Amerikan” olmak için yeni bir kimliği seve seve benimsemişlerdir. Fakat Muhammed Ali’ye kadar hiç kimse kendine bu kadar ırkçı ve politik anlam taşıyan bir isim seçmemiştir. Pek çok siyahi Amerikalı İslam’ın öğretilerini reddetse de çoğu Ali’nin kendi kaderini kendisinin tayin etmesine saygı duymuştur.
Şehirli genç siyahlar onun beyaz otoriteye isyanını kendi güç ve özgürlük savaşlarıyla ilişkilendirmiştir. 1960’larda yerel bir yazar olan Jill Nelson, “Ümmete katılacak değildik ama Ali’ye, başkaldırdığı için bayılıyorduk,” demiştir. İnsanlar Muhammed Ali’yi ırkıyla gurur duyması, lafını esirgememesi, bağımsız tavırları gibi pek çok sebepten ötürü sevmişlerdi ve haksız da sayılmazlardı. Fakat en önemlisi Muhammed’i, Jill’in ifadesiyle “siyahların o zamanki duygularını, öfkesini, hak uğraşını, sırf ortalamaya ulaşabilmek için daha iyi olma gereksinimlerini, zulmedenlere isyanını özetlediği için” seviyorlardı. Bu noktada Kan Kardeşler, Cassius Clay ’den Muhammed Ali’ye geçişi, şeffaf bir anlatım ile okura sunmayı başarmış bir eser olarak nitelendirilebilmektedir.
İki Yıldız Arasındaki Çekim Kuvveti
- Kardeşlik
- Samimiyet
- Adalet arayışı
Kitabı okuduktan sonra, iki ana karakter arasında yaşanan inişli çıkışlı dostluk ilişkisinin benzer bir örneği ile günlük hayatta sıkça karşılaştığımızı söylenebilmektedir. Muhammed Ali, Malcom’un ölümünden kırk küsur sene sonrasında, “Keşke ona üzgün olduğumu, onun pek çok konuda haklı çıktığını söyleyebilseydim. Malcolm X büyük bir fikir adamı ve sadık bir dosttu. O olmasaydı asla Müslüman olmayabilirdim. Geri dönüp her şeye baştan başlayabilsem, ona asla sırt çevirmezdim,” demiş ve pişmanlığını dile getirmiştir. Okur, sayfalar ilerledikçe Malcolm X’in yaklaşık iki sene boyunca genç boksöre tavsiyelerde bulunup ona ruhani rehberlik edişine ve insanlığa sevgiyle yaklaşmayı öğretişine şahit olabilmektedir. Muhammed Ali bir zamanlar olduğu ve sonrasında dönüştüğü kişinin Malcolm’la arkadaşlığının neticesi olduğunu zamanla anlamıştır. Bu noktada kitap, güçlü ve fedakarlıklarla dolu bir dostluğu anlatmasıyla diğer biyografi türlerinden ayrılabilmektedir. Tıpkı eserde işlenen ırkçılık problemi gibi insan hayatında bazı sorunlar maalesef ki kalıcı bir çözüm bulunamadan kuşaktan kuşağa geçmektedir.
“Keşke ona üzgün olduğumu, onun pek çok konuda haklı çıktığını söyleyebilseydim. Malcolm X büyük bir fikir adamı ve sadık bir dosttu. O olmasaydı asla Müslüman olmayabilirdim. Geri dönüp her şeye baştan başlayabilsem, ona asla sırt çevirmezdim.”
Muhammed Ali
Kitapta, 1960’ların Amerikan toplumunda yaşanan olaylara ayrıntılarıyla rastlanabilmektedir. Çatışma ve ayrımcılık hareketleriyle dolu dönemi farklı bir gözle okumak isteyen okuyucular, bu biyografide diğer eserlerden farklı olarak çok daha detaylı ama sade bir anlatımla karşılaşabilmektedir. Zor şartlar altında dahi pes etmemek gerektiğini neredeyse her bölümde vurgulayan eser, inandığınız yolda özveri, sevgi ve cesaret ile ilerleyebileceğinizi hatırlatıcı niteliktedir. Belgesel tadında yazılmış Kan Kardeşler, yediden yetmişe pek çok kişi tarafından keyifle okunabilmektedir. Amerika tarihinde ırkçılığın yeri ve ülkede gelişen İslam hareketinin süreci gibi konularla ilgilenenler için okunabilecek başarılı bir kitaptır. Peki sizler bu kitaba bir şans vermeye ne dersiniz?