Son günlerin yeni öğretisi ; konfor alanınızın dışına çıkmadan , yeniliklere kucak açamazsınız. Yani diyor ki ; yerinde sayma, oraya mıhlanma. Kırk dokuz yaşındayım , doğma büyüme , tatiller hariç , yaşadığım şehirden ( okuma, evlenme de buna dahil) hiç çıkmadım. Evladım bu sene koronaya, okula gidememeye rağmen , Dokuz Eylül Üniversitesini kazandı. Yaptım bir delilik , takıldım onun peşinden Buca” ya kadar geldim. Yani evlat kontenjanından, konfor alanımı değiştirdim . Laf aramızda doğma büyüme yaşadığım şehri de pek fazla sevmezdim . Artık yaşananlardan mıdır yoksa başka nedenler mi bilmiyorum. Ama burası bana gurbet gibi geldi. Konfor alanından çıkma işi daha genç yaşlarda olacak demek ki , bunu söylemeyi unutmuşlar. Çok yaşlı da sayılmam ancak genç de değilim .
Yaş ilerledikçe , alışkanlıklarınıza daha çok bağımlı hale geliyorsunuz. En azından ben öyleyim. Size huzur , dinginlik veren insanları, mekanları arıyorsunuz. En basitinden yolda yürürken bir tanıdığa rastlama ihtimalim , karaya vurmuş bir köpekbalığını görme ihtimalim kadar. Yüzde sıfır yani. Tanıdığım esnaf yok, hal hatır soran pazarcı yok. Ben gittiğimde hiç sormadan işimi gören kuaförüm yok, hadi sıkıldım gel bir kahve içelim diyen arkadaşım yok. Belli yaşlardan sonra( bu bende kırkbeşli yaşlarda başladı, sizi bilemem) hayatınıza yeni insan bile sokmuyorsunuz. Kendimi anlatmaktan ne kadar sıkıldıysam artık, o işe kalkışmıyorum bile. Yaşdaşlarım da hemen hemen aynı bu hususta benimle. Aksi ihtiyar olma yolunda hızla ilerliyoruz yani. Pandemi varlığı ile hepimizi hem bunalttı hem de korkuttu , bir de üstüne gelir gelmez depremi yaşayınca dedim Buca kendine alıştırmamak için her türlü zorluğu önüme seriyorsun. Kızım , elbette yaşı gereği bulunduğu ortama daha hızlı alışıyor , benim üç seferde öğrendiğim yolu, o tek seferde öğreniyor , hop diye rehberlik yapıyor. Onun da işi zor, okuluna sadece iki kez evrak bırakmak hariç gidemedi, arkadaşları telefon guruplarında , birer fotoğraftan ibaret . Öğretmenleri kameradan derslerde . Onun da pek mutlu olduğunu söylemem ancak hedefi ve umudu olduğu için daha kolay uyum sağlıyor. Bizleri çevreyle uyumlayan ailemiz mi, arkadaşlarımız mı, alışkanlıklar mı, gelenekler mi , okuduğumuz okullar mı, hedeflerimiz mi , umutlarımız mı? Yirmili yaşlarımda buna sadece hedeflerimiz derdim galiba. Kırklı yaşlarımın sonunda hepsi diyorum. Sanırım bizim kuşak , yetiştirilme tarzından olacak , fazla beklentisi olmayan bir kuşak. En azından ben öyleyim.
Cesurca ataklar yapamıyorum ve buraya gelme kararımda ki hızıma epey şaşıyorum. Büyük olasılıkla bu kararı verirken , bütün adrenalin salgılamamı yaptım. Aslında baktığım zaman, bana göre epey radikal bir karar vermişim , çaktırmadan gururlanıp , kutluyorum kendimi. Ama öyle büyük bir ama ki, hiç tanımadığım, yüzlerden, seslerden, sokaklardan , evlerden ürkmüyor da değilim. Konfor alanımın dışına çıktım çıkmasına da, bunun zamanlamasını pek beceremedim gibi. Tüm bunlara rağmen , kendime rağmen
ALIŞIYORUM…