Hayata olumsuz bakmak bizi bitirecek. Bu olumsuzluk da sevginin sahteliğiyle gün yüzüne çıkmaya başlayacak. Bu insanlar, hiç bir kadına iltifat etmemiş mi? Hiç iltifat almamış mı? Hiç bir adamın sakalları arasında parmaklarını gezdirmemiş mi? Hiç bir kadının saçlarına dokunmamış mı? Hiç mi yeni doğan bebeğin o küçücük parmakları arasına parmağını koymamış? Hiç mi bir papatya görmedi? Hadi hepsini bir kenara bıraktım. Hiç mi sabaha uyandığı gün, güneşin varlığını görmedi? Her şey hayat ve insan üzerine düşünmemle başladı. Nasıl daha iyi olabilir?
Bir yandan yolda yürüyor bir taraftan da bu düşünceler içinde yüzüyordum. Birden bir ses duydum. Etrafıma bakındım fakat bir şey göremedim. Yürümeye devam ettim. Aynı sesi tekrar duydum. Şöyle diyordu:
— Ben varım, ben varım, ben varım…
Etrafıma bakındım sesin kimden geldiğini fark edince kendimi rüyada zannettim. Çok fazla düşünüyorum galiba, dedim. Ah! kafamdakiler hiç susmaz ki zaten. Gözlerimi ovuşturdum. Ayağımın dibinden bana böyle çipil çipil bakan papatyayı gördüm. Gülüyordu. Papatya:
— Ah! İnsanoğlu bizim varlığımıza ne zaman alışacak.
Yanılıyorsun güzel papatya ben o kadar her şeyin farkındayım ki, sen bana seslenmeden önce kafam bu, dünya güzellikleri için türlü türlü planlar yapıyordu. Papatya neşeyle o güzel beyaz beyaz yapraklarını salladı ve şöyle dedi:
— Uzun zamandır bizi bu kadar düşünen biriyle karşılaşmadım. Sen düşünebiliyorsan bunu herkes yapabilir. Doğanın dengesi bozuluyor. Sanıyorum ki dengesizlikten dünyadan düşeceğim.
Güzel papatya, biz seninle bu dengeyi sağlayabiliriz. Biz başlarsak, farkındalık yaratırız. Papatya:
— Peki nasıl yapacağız bunu?
Elimi taşın altına koymayı uzun zamandır düşünüyordum. Sen benim sesim oldun. Ben zaten uyanıktım. Sen hiç uyumacagimi gösterdin bana. Seninle konuştuğumu söylesem kimse bana inanmaz. Çünkü onlar konuşmayı bilmiyor. Çünkü onlar kalp dili diye bir şey olduğunun farkında değiller. Onlar vicdan denen değeri unuttular. Sahtelik hüküm sürüyor bu dünyada. Seninle konuşmak anlamayı gerektirir. Bilmiyorlar bu dili. Bu dil her şeyin dili. Bu dil insanlığın kurtuluşu olacak. Kararım şudur; bir kadının elini tutma ile başlayacak her şey, birinin gözyaşı olmak, onun dili olmak. Bir kedinin patisini tutmayla başlayacak dil öğrenme, sıcaklık, sadık bir dost olmak, farklılık, insanlar o zaman vicdan ne demek öğrenecekler. Bir çocuğun elini tutmayla insanlığın dizleri yerden kalkacak. başı dik, galip gelmiş olacak. Bütün bunları yaptıktan sonra insanlığın parçasını tutacağım. Geri ver çocuğumu, geri ver kadını, geri ver hakkı mı, kötünün elini tutmak sana yakışmaz, haksızlığa uğramışları parmaklıklar ardında tutmak senin işin değil, senin adın insanlık senin kendine gelmen lazım diyeceğim. En büyük karşı çıkışım dünyaya olacak. Dünyanın ipini tutacağım. Ondan balon yapacağım. Bir olayda patladığında ben hangi rengi istersem onu alacağım. Ondan uçurtma yapacağım. İpini elimde tutup gökyüzünde salınışını izleyeceğim. Elimde tuttuğum ipini kendisine dolayıp bir kedinin oyuncağı yapacağım. Bir kadının örgü ipi yapacağım. Neden mi?
Bu dünya bu kadar gözyaşını görüp de hala ağlayamıyorsa artık bizim dünyanın iplerini elimizde tutma zamanımız gelmiştir. Papatyanın yanından ayrılırken papatya:
— Ben de tüm beyazlığımla sana yoldaş olmaya hazırım. Peki biz bir daha ne zaman karşılaşacağız?
Biz “Umuda Tutunmanın” zirvesinde buluşacağız. Papatya:
—- Nasıl yani?
“U” da salıncak kur. “M” den kay. “U” da tekrar sallan ve atla. Düştüğün yer “T” nın uçsuz bucaksız arazisi olacaktır. O yer birbirine sımsıkı “T” utunmanin, sarılmanın, umudun zirvesidir. Papatya:
— O zaman umuda tutunalım…