Kafanızdaki ışıklı baretle büyük bir fabrikaya girdiğinizi düşünün. İçerisi zifiri karanlık. Baretinizdeki ışığı açarak içeridekileri görmeye ve anlamlandırmaya çalışıyorsunuz. O ışıkla etrafta bir de fosforlu malzemeden yapılmış ok işaretleri görüyorsunuz. Peki bu ne demektir? Orada ok işaretlerinin olması ve bir de bunların fosforlu olması gösteriyor ki, oraya bu işaretleri koyan bizden o ışığı kullanmamızı istiyor. O ışıkla okları takip etmeden rastgele sağa sola bakarsak içeridekilerin çok az bir kısmını parça parça görebilir ve onlardan bazen doğru ama çoğu zaman da yanlış ve saçma sapan anlamlar çıkarabiliriz. İçinde birçok oda ve bu odalarda bir sürü karmaşık eşyalar makineler kazan dairesi asansörler alet-edevatlar elektronik cihazlar vs olan bir yapıyı sadece küçük bir ışıkla çözmeye, incelemeye çalışmak mı ilk aşamada daha doğru ve isabetli olur yoksa okları takip etmek mi? Ki o okları takip etmek ne kadar zor olabilir?
Beretteki o ışığı, okları takip etmek için kullanan biri (ki normal ve özgür düşünen herkes ilk olarak bunu tercih edecektir) o okları bir yere sapmadan takip edip son okun ucunda bir elektrik düğmesi görecektir. O düğmeye bastığında tüm fabrikanın kendi lambaları yanar ve etraf aydınlandır, kafa feneriyle görmeye ve anlamaya çalıştığı etrafındaki her şeyi çok rahatlıkla görmeye ve anlamaya başlar. Her yer aydınlandığında bir bakar ki düğmenin hemen yanında bir de kitap duruyor. Bir bakar ki o kitapta da bu fabrikanın çalışma prensibi, krokisi, eşya ve makinelerin nasıl kullanılacağı adeta bir kullanım kılavuzu gibi yazıyor.
Evde yalnız oturduğunuz bir sırada başka bir odadan sesler geldiğini duydunuz. Gidip baktınız ve o sesin kedinizin oynadığı bir eşyadan geldiğini anladınız. Zarar görmesin diye o eşyayı oradan aldınız veya kedinizi çıkarttınız. Şimdi bu işlemde ilk olarak, sesi algılayan kulaklarınız görevini yaptı ve bir sonraki aşamada vazifeyi gözlerinize devretti. Görme duyunuz da vazifesini yaptı görevi beyninizin karar mekanizmasına görevi devretti. Bu mekanizma da yine yapması gerekeni yaptı ve görevi beyninizin hareket merkezi devraldı ve bu durum silsile şeklinde sonuçlanana kadar devam etti.
Şimdi nasıl ki bu maddi cihazlarımız yani organlarımız kendi yapması gerekeni hakkıyla, olması gerektiği gibi yapıyor ve vazifesi bittikten sonra görevi başka bir cihaza devrediyorlarsa aynen öyle de, aklımız da, kendi görevini bihakkın yerine getirip, vazifeyi artık bir sonraki cihaza devretmek istiyor. Eğer bizler iradi olarak aklı son durak olarak görüp bu devri engellemeye çalışırsak ne oluyor biliyor musunuz? Cevabınızı duyar gibiyim: ERROR. Çünkü tabir yerindeyse vites atmadınız. Sadece duyma algınızı kullanarak o kediyi oradan çıkarmaya çalışmak beyhude bir çaba olacağı gibi aklı aşan (bakın burası çok önemli 😊akla aykırı demedim ‘’aklı aşan’’) hususlarda yeterli hıza ulaştıktan sonra vites yükseltmeden sadece akılla yola devam etmek hem kendi iç dinamiklerinize zarar verecektir hem de bu zarardan kurtulmak için sizi akıl tefecilerinin eline düşürecektir.
Şimdi gelelim tekrar yukarıda ki hikayeye. Sizce bu anlatıda başımızdaki fener neyi temsil ediyor? Evet bildiniz; aklı tabii ki. Gerisini aklınızı kullanarak sizin çıkaracağınızı tahmin ediyorum.