“Dışarıdan güçlü olabilirsin; ama en büyük savaşlar içeriden kazanılır”. Diyojen.
Üzerinden seneler geçmiş olan fakat yayınlandığı dönem büyük yankılar uyandırmış, Russell Crowe‘nin muhteşem oyunculuğunu sergilediği “A beautiful Mind” filmini izlemiş olanlar hatırlayacaktır. Matematik dehası olan John Nash‘ in gerçek yaşamından konu edinmiş olan yapımda, şizofreni gibi zihni bölen bir rahatsızlığı zorlu terapiler sonunda kabul eden aile yaşantısı ile kederlendiren bir profesörün hikayesini.
Sosyal plandan kendini geri çekip çalışmalarına adayan profesörün algı boyutundaki farklılıkların yoruculuğunu ve geçirdiği evreleri işlemiş olan 2002 Oscar ödüllü yapım uzun süre konuşulmuştu. Aslında filmi izlerken, problemin odağında bir insanın empatisiyle kalınca kendini hem yetersiz hem de mesleğin gücünden ötürü zekasıyla her zorluğu aşabilecek bir insanın ikileminde hissediyor insan.
Aklın bir puzzle’ye dönüşmüş halinin, kendini kaybetmeden nöronlar arasındaki geçişlerin dahi düzenini oluşturması, John’un ödüle ulaşmasında en somut öğe gibiydi. Ne çok yanlış vardı gerçeğin tek olmasına rağmen. Zıtlıklar arasında bir denge kurmaya çabaladı. X sembolünün gösterdiği koordinatlarının tüm karşıtlığı birleştirdiği nokta ile sonuca ulaşabileceğini kanıtlamak istedi adeta. “Denge” yani problemi bulmuştu. Birçok astrolog, doğa ve kuantum bilimcinin söz ettiği “Karma” da belki bir bakıma bahsettiğim o dengenin ta kendisiydi.
İnsanoğlunun başına gelen aşırılıktan kaynaklı sorunların bir teraziye yatırılıp dengelenmesi sürecine kadar bir telafi ya da bedelden geçmesi gerektiğine dair bir his ister istemez belirmişti zihnimde. Akılla inatlaşmak da bu sembolü çağrıştırıyordu. Filmi izledikçe başlarında hissettiğim hüzün, kafa karışıklığı yerini gururlu bir ifadeye bıraktı. Kesintilere rağmen, bölünmelere dek zihnimiz gibiyiz. Her şeye rağmen gerçekliği ve hayali ayırt edecek güç bir amacın içinde yatıyor galiba.
Yaşam, hızını kessen dahi, kaldığın yerden devam edecek gücü, kendi kuracağın dengeyle sağlaman için sana bir şans veriyor. John Nash, kendini tanıdı, kabul etti ve tüm dünya onu tanıdı. Pozitif bilimlere katkısı yanında sosyal araştırmacılara da ilham kaynağı oldu. Eminim izleyenler de biz insanların hem çok hassas hem nasıl çok güçlü olabildiği hususunda şaşkınlık yaşamıştır. Belki doğru parçaları filmin sonlarına doğru birleştirdiğimiz hayat da bunun bir yansıması kim bilebilir ! . Ama o yaşadıkça durmadan savaştı hem de bizlere yepyeni formüller kazandırmayı başardı…