AİLE PLANLAMASININ ÖNEMİ ÜZERİNE
Aile planlaması, sanayi devrimiyle birlikte aşırı gelişen ve değişen insan popülasyonunun vazgeçilmez bir parçasıdır. Günümüz Türkiye’sinde böyle olmasa da dünyada insan popülasyonunun artması ve tüketim çılgınlığı aile planlamasını yadsınamaz bir gerçek haline getirmiştir.
Ben aile planlamasının dünyamızın kaderini belirleyecek derecede önemli olduğunu düşünenlerdenim. Geniş açılı bir perspektiften baktığımızda şunu görüyoruz: Bu dünyanın kaynakları sınırlı ve biz durmadan tüketiyoruz. Kaynaklar ‘sınırlı’ olduğuna göre bizim ürememiz de sınırlandırılmalı, diye düşünenlerdenim. Bir çocuğun doğumu ve gelişip serpilmesini izleyen süreçte hepimiz elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışırız. Bu konuda hemfikiriz fakat fikirlerimiz çocuk sayısının artmasıyla doğru orantılı olarak ayrışıyor. Çünkü çocuk sayısı arttıkça çocuklara gösterilmesi gereken toplam ilgi de artıyor. Çocuklarının her birini hiç olmazsa benzer derecelerde hayata hazırlamaya çalışan ebeveynler çocuk sayısı arttıkça ister istemez güçten düşüyor. Bu sebeple çocuk sahibi olurken müstakbel ebeveynlerin yaşı ve sağlık durumu göz önünde bulundurulmalıdır. Bununla birlikte çocuk sahibi olamaya biyolojik yönden hazır olan ebeveynlerin, ruhsal ve duygusal yönlerinin de çocuk sahibi olmaya hazır olup olmadıkları kontrol edilmelidir. Bu bağlamda çocuk sahibi olmak bir çeşit ehliyete, resmi bir ruhsata bağlanmalıdır şeklinde düşünüyorum. Evvelce sayıp döktüğümüz şartları yerine getiren müstakbel ebeveynlerin gelir seviyesinin bir veya birden çok çocuk sahibi olabilmesi için yeterli olup olmadığı sorgulanmalıdır. Ekonomik seviye konusunda da bizden geçer not aldığını var sayalım. Hristiyan olsun, Müslüman olsun, dünyanın büyük bir çoğunluğu İbrahim’i dinlere mensup olduğunu biliyoruz. İbrahimi dinlerin hepsinde ahiret inancı mevcut. Ölümden sonraki hayatta bizim kültür dairemizin deyimiyle cennet araf cehennem inancı mevcut. Öyleyse İbrahimi bir dinin fertleri olarak bir çocuk dünyaya getirirken şunu da sormamız gerekmiyor mu? Ben dünyaya benim vesilemle gelen bu çocuğu yine inancıma uygun bir biçimde ideal olan ahiret hayatına yani bizim kültür dairemizin deyimiyle cennette ‘sonsuz hayata, öte dünyaya’ hazırlayabilecek miyim? sorusunun sorulması gerekli değil midir? Ahiret inancınız yoksa buradaki kısıtlı hayata en verimli şekilde erişim sağlamak bir çocuğun hakkı değil mi? Bir çocuk sonsuzu olmayan bir dünyaya gelmeye bir hapishaneye yahut tımarhaneye gelmeye razı mı? Bu çocuğa sen dünyaya gelmek ister misin diye soruldu mu? Benim ebeveynin olmamı, burada doğmayı ister misin? Şu …şartlar altında benimle sonlu veya sonsuz bir dünya hayatına, bu ‘bataklığa’, ‘kir deryasına’ gelmeye razı mısın? şeklinde bir rıza metni imzalamadık, hiçbirimiz. İbrahimi dinlere mensupsanız, bu soruların cevabını vermek nispeten daha kolay fakat epeydir sayıp döktüğümüz bu gerekçelerden ahiret inancı olmayan diğer dinlerin veya inanç biçimlerinin hiçbirinin paçayı kurtaramadığı gibi İbrahimi dinlere mensup olmak da paçayı kurtarmaya yetmez.
Aile planlamasının hem maddi hem manevi yönüyle önemli bir husus olduğunu kavradığınızı umarak, bütün bu soruları sorduktan sonra kendine güvenen ‘babayiğit’ müstakbel ebeveynlere hayatlarında başarılar diliyorum. Yolunuz açık olsun.
RUŞEN NEVRES