“Konuyla ilgili gerekli tedbirlerin alınmasını rica ederim” Her yöneticinin mutlaka söylemiş olduğu ve söylemeye devam edeceği bir cümledir. Hangi sektörde olursa amirlerinden bu veya benzer bir cümleyi duymamış olan yoktur. “Gerekli önlemleri almak” aslında tam olarak nedir?
Gelin Yirminci Yüzyılın en önemli felsefe profesörlerinden olan Thomas Nagel’in “Ahlaki Şans” olarak nitelendirildiği kavrama yakından bakalım. Uzun ve karmaşık tanımların aksine basit ve örnek vererek aktarmaya çalışacağım.
En basit tanımıyla ahlaki şans; karar vericilerin kararlarının değerlendirilmesinde, sonuca bağlı olarak farklılıkların olmasıdır.
Örneğin; bir arkadaşınız aniden şehir dışına çıkmak zorunda kalıyor ve iki günlüğüne kedisini size emanet ediyor. Kedisinin çok uyumlu olduğunu fakat asla camı açmamanız gerektiğini aksi halde büyük olasılıkla aşağıya atlayacağını söylüyor ve size bunu defalarca tembihliyor.
Birinci senaryoda siz -alışkanlıkla- ev havalansın diye camı birkaç saatliğine açıyor ve sonra kedinin atlayabileceğini hatırlayıp camı kapatıyorsunuz. Kedi sağlıklı ve siz çok az suçluluk duyuyorsunuz, kısa bir süre sonra hiçbir pişmanlık duymuyorsunuz.
Hatta kediyi almaya gelen arkadaşınıza durumu söylediğinizde arkadaşınız size biraz sitem ediyor ama yine de kedisine baktığınız için teşekkür ediyor.
İkinci senaryoda siz aynı şekilde camı açıyorsunuz ve kedi kısa bir süre sonra camdan atlayarak ciddi şekilde yaralanıyor.
Siz yoğun bir pişmanlık ve suçluluk duyarken olayı öğrenen arkadaşınızın tepkisi -doğal olarak- çok yüksek oluyor.
Davranış aynı olmasına rağmen sonuç farklı olduğu için siz kendinizi ve başkaları sizi değerlendirirken farklı tepkiler oluşuyor.
Başka bir örnek; amiriniz şirketiniz için çok önemli bir müşteriyle saat 10.00’da görüşüp satış yapmanızı bekliyor.
Birinci senaryoda siz uyuyakalıyorsunuz, randevuya yarım saat geç gidiyorsunuz. Fakat gittiğinizde müşterinin de henüz gelmemiş olduğunu görüyor, rahatlıyorsunuz.
İkinci senaryoda müşteri sizi 20 dakika bekledikten sonra amirinizi arayıp kendisinin bu kadar bekletilmesinin hoş olmadığını söylüyor ve görüşmeyi iptal ediyor.
Birinci senaryoda minimum pişmanlık ve suçluluk, ikinci senaryoda yoğun pişmanlık ve suçluluk oluşuyor. Ya da oluşması bekleniyor.
İşte iş hayatında da sıkça karşımıza çıkan bu durumda çalışanlar “gerekli tedbirleri” almadıkları için oluşan problemlerde genellikle “şanssız” olduklarını düşünme eğiliminde oluyor, her insanın başına gelebilecek sorunların kendilerini bulduklarına inanıyorlar.
İşi ahlaki şansa bırakmayanların proaktif davranışlar konusunda çok yüksek bir bilince sahip olduğunu belirtmeme gerek yoktur sanırım.
Olayları önceden sezip gereken önlemleri ve aksiyonları alanlar, iş hayatında daima bir adım önde oluyorlar. Bilinçli veya bilinçsiz ortaya çıkan/ çıkabilecek durumları inisiyatif alarak çözebilen veya önlem alan yöneticilerin pozisyonlarının hakkını verdiğini söylemek yanlış olmaz.
Ülkemizde maalesef proaktif yaklaşımın tersi diyebileceğimiz reaktif yaklaşımlara daha sık rastlıyoruz. Önlemlerden ziyade sonuçlara odaklanarak çözüm arayışı başka bir deyişle kayıplar yaşandıktan sonra telafi ve aksiyon alma davranışı hem maddi kayıplar hem de zaman kayıpları yaratıyor.
Ahlaki şansınız bugüne kadar yaver gitmiş olabilir fakat unutmayın;
Bir gün almadığınız önlemler ve aksiyonlar nedeniyle büyük zarar görebilirsiniz.
İşinizi şansa bırakmayacağınız bir iş yaşamı dileği ile…