Kaybolduk…
Toplumun yargılarıyla yaşamayı öğrene öğrene kendimizi kör bir kuyuya hapsettik işte. Ne de güzel başardık kaybetmeyi. Kaçımız ne istediğinden tam olarak emin, kimler hayal kurmayı bırakıp hayallerine yürüdüğünü hissediyor? Hangimiz toplumun eleştireceği konuya kulak tıkayıp vazgeçmedi kendi güvendiği yolundan… Üçü bir soru olsa ederiz 0 kişi. Yazarken hep değiştirmek için yazdığımı düşünmüştüm. Kendime bakıyorum da bende kaybolmuşum. şimdi başa sarıp ilk önce kendimi bulacağım. Çünkü insan kendini bulmadan başkalarına yardım edemez. Peki kendimi nasıl bulacaktım diye düşünürken nereden okuduğumu hatırlayamadığım bir yazı geldi aklıma. 1000 ya da 10000 insanın adı bir balona yazılıp boş bir odaya dolduruluyor. Sonra o insanları da o odaya geçirip kendi adlarını bulmaları isteniyor. Saatler geçmesine rağmen tek bir insan bile kendi adını bulamıyor. Sonra şöyle bir taktik değişikliğine gidiliyor. Herkes ilk aldığı balonun üstünde yazan ismi sesli bir şekilde okuyor. Bu şekilde herkes ismi yazan balonu bir kaç dakika içinde bulmuş oluyor.
Belki de kendimizi arayarak zaman kaybediyoruz, tek yapmamız gereken şey odada ilerlemek ve adımızı seslenen kişiyi bulmak. Bunu yaparken elimizdeki balonun üzerindeki adı seslenmeye devam etmek… Hiç bir yarışa girmeden insanların adlarını yok etmeden yaşamayı öğrenmeliyiz. Toplumun bizi at yarışlarına katılan bir grup olarak görmelerini engellemek için birbirimizi yükseltmeliyiz. Toplumun eleştirilerinden ve kendilerine pay biçilen kurallarından kurtulmanın en iyi yolu bir birimizi bulmamızı sağlamaktan geçer. Bana adımı seslen!