Hayat tercihlerimizin bedeli ile bazen dörtnala koşar, bazen de ağır aksak ilerler. İkilemler arasındaki gelgitlerin yol ayrımında, tercihlerimizin bedelini ödemekle yükümlüyüz.
Orta çağ filozofu ve rahibi olan Buridan’ın eşek paradoksundaki aç ve susuz eşek de, kendine eşit uzaklıktaki su ve saman arasında tercih yapamayıp öldüğünde, kararsızlığının bedelini ödemişti.
İşte tam da burada, Çinli düşünür ve taoist ( maddi arzulardan uzaklaşıp, ruha ve maneviyata yönelen ) Lao Tzu’nun, acele karar vermemek gerektiği ile ilgili hikâyesinden bahsetmek gerekiyor.
Çok eski zamanlarda köyün birinde fakir mi fakir ama çok güzel bir beyaz atı olduğu için herkesin onu kıskandığı bir ihtiyar yaşarmış. Can yoldaşı olarak gördüğü atını, kralın onca hazinesine bile değişmeyen adamın atı bir gün ortadan kaybolunca, aceleci köylüler doluşmuş ihtiyarın başına. Kralın teklifini reddetmesinin ne kadar yanlış olduğunu, at gibi bu fırsatın da kaçtığını veryansın edip durmuşlar.
İhtiyar, karar vermekte acele edenlere kızarak: “ Atımın kaybolmasını talihsizlik olarak yorumlamak için erken!” demiş ve bu cevap üzerine kendisi ile alay edenlere de hiç aldırmamış.
Aradan bir süre geçince gezintiye çıkan at geri dönmüş ama yalnız değil! Yanında tam 12 tane at ile birlikte…
Aceleci köylü bunlar, hemen ihtiyarın yanına gelerek, atını krala satmadığında onunla alay etmelerinin yanlış olduğundan ve bu durumu onun için bir şans olarak değerlendirdiklerinden bahsetmişler.
İhtiyar bunun yine acele ile verilmiş bir karar olduğunun bilincinde eklemiş: “ Evet atım, yanında 12 at ile birlikte döndü ama bu durumu talih ya da talihsizlik olarak değerlendirmek için çok erken!”
Sonrasında ihtiyarın oğlu, diğer atları eğitmek isterken attan düşer ve çalışamaz hale gelir. Aceleci köylüler yine üşüşmüştür ihtiyarın başına, ihtiyarı daha da zor günlerin beklediğini şikâyet ederek… Oysaki ihtiyar sakindir ve yine karar vermek için acele etmemek gerektiğini düşünmektedir.
Zaman geçer, köye bir saldırı gerçekleşir ve kralın emriyle tüm gençler çarpışmaya gider. Köylü, endişe içerisindedir. İhtiyarın oğlu hasta olduğu için evinde kalmıştır ve köylüler kendi çocuklarının belki de geri dönmeyecek olmasının hüznü içerisinde, yine ihtiyarın ne kadar şanslı olduğunu düşünmektedirler.
İhtiyar burada tam da şu sözler ile her şeyi özetler: “ Acele karar vermeyin. Hayatın küçük bir dilimine bakıp, tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar; aklın durması halidir. Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl, insanı daima karara zorlar. Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar. Bir kapı kapanırken, başkası açılır. Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz.”