Yalnızlık kokan sokaklarda yorgunluğumla harmanlanmış yürüyorum. Geçmişi yad ediyorum kendimle. Beni bu hale getiren hatıralarla boğuşuyorum teker teker. Yapmayacağım dediğim hataları yapmanın pişmanlığını yaşıyorum. Ben insanlara güvenmenin, onlara değer verip sevmenin pişmanlığını yaşıyorum umutsuzca!
Yalnızlık kokan sokaklardan yorgunluğumla harmanlanmış yürüyorum. İtilmişlik, birinin üstünden silkelenmişlik var ruhumda. Sanki herkes vazgeçmiş de benden, ben tutunacak bir dal arıyormuş gibiyim. En dipte olduğumu gösteremiyor gibiyim etrafıma! Hareketlerimden, durgunluğumdan, suskunluğumdan anlamalarını istiyor da kimse anlamak istemiyormuş gibi işte! Sanki, sanki onların hayatlarında olmamdan bıkmışlar gibi…
Ve yine, yalnızlık kokan sokaklarda yorgunluğumla harmanlanmış yürüyorum. Yorgunluk, bir karabasan misali çöküyor da üzerime kimse duymuyor çığlıklarımı. Yalnızca ben varım bu ıssız, sessiz ve soğuk sokaklarda, bir de içimdeki küçük çocuk.
Onun içindeki umutlar solarken eşlik ediyoruz birbirimize, bunun bir sonu yok biliyoruz. Karşılaştığımız çıkmazlar belli, yürüdüğümüz yollar aynı, değişen hiçbir şey yok. Yalnızca yorgunluğumuz an be an artıyor, bir de yalnızlığımız…
Yalnızlık kokan sokaklarda yorgunluğumuzla harmanlanmış yürüyoruz ve pes ediyoruz her şeyden, herkesten, belki de kendimizden…