Mutlaka sizin hayatınızda da oluyordur. Birlikte yaşadığınız, birlikte çalıştığınız, bir süreyi birlikte paylaştığınız birisi durup dururken sizi hiç tanımazmış gibi bir soru sorar ya da bir tanımlamada bulunur. Kendisine “Beni şimdiye kadar hiç mi tanımadın? Ben öyle biri değilim. Ben böyle yapar mıyım hiç?” dersiniz ya da içinizden “Beni tanımıyor mu? Ne iş yaptığımı, nasıl yaşadığımı bilmiyor mu ki böyle laflar ediyor?” dersiniz.
Doğru. O kişi sizi tanımıyor. Peki ya siz onu?
Eskiden televizyonda eşleri tanımaya yönelik yarışma programları yaparlardı. Eşin çocukken geçirdiği hastalığından, unutamadığı çocukluk anısından tutun, ailesine, işine, olaylara karşı tepkisine kadar birçok sorunun sorulduğu yarışmalarda iki eşi de ayrı ayrı sorguya çekerler ve eşini en iyi tanıyan, en yüksek puan alan yarışmayı kazanırdı. Hediye de genelde eş ile gidilecek bir tatil olurdu. Şimdi o yarışmalar tekrarlansa (ben yazdım diye yine birilerinin aklını çelip de benzeri yarışmaların yayına koyulmasına neden olursam şaşmam! Ama ilk ben yazdım. Yine taklit edip, kopyalamayın, benzetmeye çalışmayın lütfen) Herhalde şimdikiler eskiden olduğu kadar da puan toplayamaz, eşler sanki birbirlerine yabancılarmış gibi tanımlanırdı.
Benzeri yarışmalar da yapılıp “İş arkadaşınızı, erkek- veya kız- arkadaşınızı, kankanızı ne kadar tanıyorsunuz?” şeklinde de programlar yapılabilir tabi. Acaba hayatımızdaki insanları ne kadar tanıyoruz?
İlişkilerimiz bile birbirimizi yeterince dinleyip, tanımadığımız ve her şeyi karşıdan bekleyip, kendimiz bencilce davrandığımız için bitiyor. Hep karşımızdaki bizi anlasın, anlayış göstersin, fedakarlık yapsın, dinlesin, içimizden ve aklımızdan geçeni bilsin istiyoruz. Bu yüzden de evlilikler, sevgiler, ortaklıklar çabuk bitiyor. Bu yüzden birbirimizin halinden anlayamıyor ve herkesi çabuk kırıyor, anlaşılamıyor, kendi yalnızlığımıza sığınıyoruz.
Eğer sizde “Kimse beni anlamıyor.” ya da “Yalnızım.” gibilerinden sözler söylüyorsanız kendinizi tanıtmaya ve karşınızdakini tanımaya özen göstermelisiniz. Onun sizi anlayamadığı gibi siz de o insanı tanımıyor ve anlamıyorsunuzdur.
Tanışmak demek tanımak demek değildir. Bir zamandır konuştuğunuz ve gördüğünüz insan hakkında ne biliyorsunuz? İsmini, işini, nerede yaşadığını ve ne müzik dinlediğini. Belki de tüm bildikleriniz bundan ibaret. Peki, hangi olay karşısında ne tepki verebileceğini bilecek kadar onu tanıyor musunuz? Ne iş yaptığını bilmenize rağmen o günlerde işinde neler yaptığından haberdar mısınız? İş arkadaşlarını, yeni kararlarını, neler yapmayı hedeflediğini biliyor musunuz? Hayata bakışını, sevgi anlayışını, nelerden hoşlandığını (müzik, film, yemek vs. değil kastettiğim. Canı sıkıldığında yalnız kalıp kafasını dinlemeyi istemek, parasız olduğu zamanlarda evinde oturmayı istemek ya da arkadaşlarının onunla daha çok zaman geçirmesini istemek gibi istekleri olup olmadığını) biliyor musunuz?
Ailesini, onlarla diyaloğunu, geçen akşam neler yaptığını, onu derinden etkileyen ve hiç unutamadığı anılarını biliyor musunuz? Bunları öğrenmeye çalışırken sizi de kendisine ne kadar yakın hissettiğini öğrenebilirsiniz. Eğer sizinle anılarını, yaptıklarını, sırlarını, işlerini paylaşıyorsa onu dinleyin. Tanıyın. Sizde onun için uygun olan bir zamanda kendinizi ona tanıtın ve ilişkilerinizi sağlıklı, uzun ömürlü kılın.
Tanışmaların ardından tanıma olayının da yaşanabileceği sağlıklı ikili ilişkiler dilerim. Toplumsal ilişkilerin temeli iki insanın iyi anlaşmasından başlar. İyi tanımalar.