1970’lerin ikinci yarısından itibaren, Aydınlıkçılar Türkiye’de Maoculuğun ve Pekin yönetiminin Çinciliğin siyasi çizgisinin en önemli temsilcilerinden biri olmuştur.
Maoculuk, sadece Çin’de değil, Çin’in ardından Kamboçya (Kızıl Khmerler döneminde), Kuzey Kore ve hatta Arnavutluk’ta bile etkili olmuştur..
Aydınlıkçılar, örgütlü bir siyasi unsur olarak ilk kez, Mihri Belli’nin temsil ettiği Milli Demokratik Devrim (MDD) çizgisinin yayın organı Aydınlık Sosyalist Dergi (ASD)içerisinde varlık kazandılar. MDD içerisindeki “partileşme” tartışmaları sonrasında, 1970yılında bu dergiden ayrılarak, ilk kez kendi bağımsız siyasi çizgilerini oluşturacakları Proleter Devrimci Aydınlık (PDA) dergisini çıkardılar. Bu tarihten sonra, önce “illegal”Türkiye İhtilâlci İşçi Köylü Partisi (TİİKP) ve daha sonra “legal” Türkiye İşçi Köylü Partisi(TİKP) bünyesinde örgütlendiler. Partinin yayın organları olan Halkın Sesi, Aydınlık Dergisi ve 1979 yılından itibaren ise Aydınlık Gazetesi aracılığıyla da, Türkiye siyasetinde etkili olmaya çalıştılar.1977”de Taksim Meydanı”nda gerçekleşen 1 Mayıs kutlamalarına 34 kişinin yaşamını yitirdiği bir tertibin gölgesi düşmüştü. Bazı Maocu grupların da alet olduğu provokasyonlar sonucunda Taksim Meydanı savaş alanına dönmüştü. Bir darbe girişiminin parçası olduğu iddia edilen provokasyonun arkasındaki güç odakları hala aydınlatılamadı.
Doğu Perinçekin Maoculuğu
Dönemin Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) üyesi olan Doğu Perinçek, 23-24 Mart 1968’de toplanan ikinci kongresinde Fikir Kulüpleri Federasyonu’nun (FKF) genel başkanlığına seçildikten kısa süre sonra, TİP’in ve FKF’nin sosyalist devrimi savunan kanadına karşı Mihri Belli’nin önderliğindeki “Milli Demokratik Devrim”cilerin (MDD) yanında yer aldı ve birkaç ay sonra, üniversitelerde yükselen bir boykot ve işgal dalgasının ortasında, Temmuz 1968’de düzenlenen genel yönetim kurulu toplantısında başkanlıktan indirildi.
Perinçek, MDD çizgisinde, Kasım 1968’de Proleter Devrimci Aydınlık (PDA) dergisini yayınlamaya başladı; 1969 yılında da, Maocu Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi’ni (TİİKP) kurdu.
12 Mart darbesinin ardından tutuklanan Perinçek, 1974 affıyla hapisten çıktıktan sonra, işçi sınıfı düşmanı Maocu çizgisini, Ocak 1978’de kurduğu Türkiye İşçi Köylü Partisi (TİKP) içinde sürdürdü.
Perinçek ve TİKP, 12 Eylül askeri darbesinin başlıca destekleyicilerinden biriydi. Partinin önderlerinden biri ve yayın organı Aydınlık gazetesinin o dönemdeki genel yayın yönetmeni olan Oral Çalışlar, darbeden yalnızca birkaç gün sonra, 18 Eylül 1980’de, darbenin önderi Kenan Evren’e gönderdiği mektupta, gazetenin yeniden yayınlanması için “ikinci emrin verilmesi”ni isterken, “Aydınlık MGK’nın ilan ettiği amaçların gerçekleşmesine basın alanında destek olmak için ‘hayatını dahi seve seve feda etmeye hazır’ olduğunu kanıtlamıştır,” diye yazıyordu.
Mektuptaki şu sözler, Perinçek’in ve partisinin devlete olan bağlılığının ve hizmetinin açık itirafıydı: “Aydınlık, yaptığı birçok yayınla Sıkıyönetim Komutanlıkları’nın, terör ve zorbalık odaklarına karşı başarı kazanmasına yardımcı olmuştur.”
Son yıllarda sinik bir liberal burjuva aydın kılığına girmiş olan Çalışlar, darbeden yıllar sonra, sanki kendisi TİKP’in ve Aydınlık gazetesinin önderlerinden biri değil de sıradan bir üyesi ya da okuruymuş gibi, “Bu mektuptakiler benim kişisel görüşlerim değil, o gün mensubu olduğum siyasi hareketin görüşleri,” diyerek, siyasi olarak kirli geçmişinden sıyrılmaya çalıştı. Çalışlar, “tabii ki, bu görüşlerin bugün doğru olmadığını düşünüyor”muş; “zaten bu siyasi akımla hesaplaşarak” ayrılmış.
Perinçek ile kimi arkadaşları, buna rağmen tutuklanmaktan kurtulamadılar. Ancak TİKP, önderleri hapisteyken bile, 12 Eylül askeri diktatörlüğüne hizmetten geri durmadı. Onun dışarıdaki kadroları, devrimcilerin yakalanmasında kolluk güçlerine yardımcı olmaya devam ettiler.
Perinçek, 1987 yılında 2000’e Doğru adlı bir dergi çıkarmaya başladı. 1991’de Bekaa Vadisi’nde Abdullah Öcalan ile yaptığı röportajın dergide yayınlanmasının ardından Devlet Güvenlik Mahkemesi’inde (DGM) yargılandı ve suçsuz bulundu. Geçerken, bu röportajın küçük burjuva solunun ve Kürt milliyetçilerinin geniş kesimi tarafından, Kürt halkına duyulan sempatinin bir ifadesi olarak alkışlandığını belirtelim.
28 Şubat 1997 darbesini destekleyen İşçi Partisi (1992’de Sosyalist Parti’nin kapatılmasının ardından kuruldu)
2008’de Ergenekon darbe soruşturmaları kapsamında tutuklanan Perinçek, bir süre tutuklu kaldıktan sonra, Mart 2014’te tahliye oldu; bir yıl kadar sonra da, partisinin adını Vatan Partisi olarak değiştirdi.
Doğu Perinçek’in bu özet siyasi biyografisi, . Maocu bir küçük burjuva Pol Pot da Bin Kalıplılar gibi Mao Tarikatının sadık mürididir ve “Mao Zedung Düşüncesi”nin tutkunudur. Yani o yıllarda Doğu Perinçek ve PDA Avanesiyle Pol Pot aynı yolun yolcusu, aynı tarikatın müridi, aynı ideolojinin savunucusudur.
Maoculuğun tarihi kanla doludur.1975’te iktidara geldikten sonra Pol Pot bütün şehirleri boşaltıp insanları köylere tarım işçisi olarak çalışmaya gönderir. Çalışamayacak durumda olanlar itlaf edilir. Eğitimliler de öyle. Mesela, 1700 kişi sadece gözlüklü oldukları için katledilmiştir. Pol Pot’a göre gözlüklü adam okuyan adamdır. Okuyan adamsa zararlıdır. Hastalar, tarımda çalışamayacak durumda olanlar hemen katledilir. Kendisine karşı çıkanlarınsa zaten hiç yaşama şansı yoktur. Uzatmayalım yoldaşlar. Yaygın kanaate göre 1975 ile 1979 yılları arasında Pol Pot iktidarı 1 milyonun üzerinde Kamboçyalıyı katleder. Hatta bazı iddialara göre bu sayı 1 buçuk ila 2 milyon arasındadır. İktidara geldiğinde Kamboçya’nın 7 milyon nüfusu vardır. İşte bu 7 milyonun ortalama olarak dersek 1,5 milyonunu katletmiştir Pol Pot yönetimi. Aşağı yukarı nüfusun beşte birini yok etmiştir. Katliam kurbanları, her sınıf ve tabakanın insanlarından oluşur. Kadın erkek, yaşlı genç, çocuk, her yaştan ve her cinsiyetten insan kurban edilir. Öyle ki her evden en az 1 kişi katledilmiştir o süreçte.
Başkent Phnom Penh’in 14 km dışında bugün hâlâ “ölüm tarlaları” denen toplu mezarlara defnedilmiştir bu kurbanların bir bölümü. Şu ana kadar burada 129 toplu mezar keşfedilmiştir.
Türkiye Komünist Partisi /Marksist Leninist,
24 Nisan 1972 tarihinde İbrahim Kaypakkaya liderliğindeki radikal bir grup tarafından kuruldu. Ancak bir yıl sonra Kaypakkaya yakalandı, Cezaevinde öldü. 1978’de ilk konferans, TKP/ML, 1970’lerde Türkiye’de sağ sol çatışmalarında aktif bir şekilde yer aldı.
TKP/ML’nin askeri kanadı, olan Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu, 1970’lerin sonlarında ve 1980’lerde başta Tuncel Alevi kesimin çoğunlukta doğunun doğuda silahlı eylemler gerçekleştirdi. TİKKO, bu dönemde Tunceli ve Karadeniz,in Alevi nüfusunun yaşadığı kırsal ‘de dağlık bölgelerde silahlı eylemler gerçekleştirerek zirveye ulaştı.
17 Mayıs 1985 tarihinde, TKP/ML, yayını ele geçirerek İstanbul’daki milyonlarca televizyon izleyicisine propaganda mesajı vererek akşam haberlerinin müziğinin yerini aldı.
1980’lerin sonunda, TKP/ML, partinin ikinci kongresini takiben bir dizi bölünme ile zayıfladı. 1993’te TKP/ML, sonuçta başarısız olduğu kanıtlanan DABK grubuyla yeniden birleşmeye çalıştı.
Maocu Komünist Partisi :ya da kısaca MKP; Türkiye’de faaliyet gösteren Maoist idelojiye sahip, yasa dışı, silahlı Komünist parti. Örgütün amacı Türkiye’de Maoist ilkelere bağlı sosyalist bir devrim yapmaktır. Bu amaçla başta Tunceli olmak üzere çeşitli bölgelerde silahlı terör faaliyetler yürütmektedir. Partinin silahlı kanadı, Halk Kurtuluş Ordusu’dur (HKO). MKP/HKO TKP–TİKK Odaki bir ilk olarak grubun ayrılmasıyla oluşmuş TKP-ML ismiyle kurulup sonradan isim değiştirmiş ayrı bir örgüttür. Örgüt, silahlı mücadelesini Tünnceli, Tokat, Kastamonu, Giresun, Ordu ve metopollerden militan devşirmektedir.Militanlarının çoğu Alevi gençler ve kripto Errmenilerden oluşmaktadır.
MKP’nin gençlik örgütlenmesi, partinin Eylül 2002’deki 1. Kongresi ile kurulan Maoist Gençlik Birliği’dir. Silahlı kanadı Halk Kurtuluş Ordusu ismi ile anılır. Ayrıca partinin Aralık 2013’teki üçüncü kongresi ile uygulamaya geçirdiği Partizan Halk Güçleri adındaki milis kuvveti de bulunur. Partinin kadın örgütü, 3. kongre ile kurulan Maoist Kadınlar Birliği’dir.
MKP, 12 Mart 2016 tarihinde Halkların Birleşik Devrim Hareketi bileşenleri ile birleşerek Türkiye’de faaliyet yürüten bazı kömünist ve Marksist Leninist silahlı örgütlerle ortak bir cephe oluşturmuştur.
, Barış Pınarı hareketinde ABD tarafından desteklenen PYD’nin müttefiki olan enternasyonalist özgürlük Taburu içerisinde Türk silahlı kuvvetleri ve Türkiye destekli Özgür Suriye ordusuyla çatışmalara girdi.Militan kadrosunda çok sayıda Ermeni vardır.
2000-Günümüze
2000 yılında güvenlik güçleri Tokat ve Sivas illerinde TİKKO militanlarına karşı operasyon başlattı. 12 gizlenme yeri keşfederek, 9 makineli tüfek, 4 roketatar, el bombası ve patlayıcı, ayrıca 10 ton yiyecek ve ilaç ele geçirildi.
11 Aralık 2000 tarihinde, TİKKO militanları bir polis Özel Harekat timine ateş açtılar, 2 kişi öldü ve 12 kişi yaralandı.
2001 yılında, polis iki 9K111 Fagot tanksavar füzesi dahil beş isyancı ve silah ele geçirdi.
20 Mayıs 2004’te, İstanbu’lun Acıbadem semtinde bulunan bir restoranın otoparkında TİKKO militanları bombalı araçla saldırı düzenledi.
16 Haziran 2005’te, Türk silahli kuvvetlerinin düzenlediği operasyonda MKP’nın 17 üyesi öldürüldü.
Mart 2009’da, Kandıra F tipi Cezaevi’nde 2000 yılındaki açlık grevinde hizmet eden bir doktor olan Tamer Bilici, ölümcül ve mahkûmların daimi sakatlıkları nedeniyle MKP-HKO tarafından halk düşmanı ilan edildi ve örgüt tarafından suikast sonucu öldürüldü. Eylül 2009’da MKP-HKO, emekli Albay Aytekin İçmez suikastının sorumluluğunu üstlendi.
29 Haziran 2010 tarihinde, TİKKO’nun iki üyesi, güvenlik güçleri tarafından Tunceli dağlarında öldürüldü.
2 Şubat 2011 tarihinde, Tunceli’de beş TİKKO üyesi çığ sonucu öldü.
15 Kasım 2012 tarihinde Tunceli’de 24 HKO üyesi kuşatıldı ve yakalandı.
26 Temmuz 2013 tarihinde, Tunceli kırsalında bir hidroelektrik santralin kontrol binası TİKKO militanları tarafından bombalandı.
14 Mart 2014 tarihinde TİKKO militanları Tunceli’de bir polis karakoluna saldırdı. TKP/ML, saldırının Berkin Elvanının ölümünün intikamını almak amacıyla düzenlendiğini açıkladı.
8 Temmuz 2014’te TİKKO militanları, beş işçi taşıyan bir kamyoneti Altın yüzükte’teki baz istasyonuna bırakıp ateşe verdi.
15 Ağustos 2014’te TiKKO militanları Ovacıkta jandarma karakoluna saldırdı.
Haziran 2015’te MKP-PHG eski Albay Fehmi Altınbilek’e suikast düzenledi.
22 Temmuz’da, TİKKO militanları Hozatta’ta bir jandarma karakoluna saldırdı.
10 Ekim’de, PKK ve TKP/ML-TİKKO militanları, Geyiksuyu’da bir askeri üsse saldırdı.
15 Ekim’de, TİKKO militanları, Amukta’da bir askeri üsse saldırdı.
21 Ekim’de, üç TİKKO militanı, TSK ile Ovacık’ta çıkan çatışmada öldü.
9 Mayıs 2016’da Geyiksuyu’nda Türk Silahlı Kuvvetleri ile çatışma sırasında iki TiKKO militanı öldürüldü.
24-28 Kasım tarihlerinde, 12 TİKKO militanı, Aliboğazı’nda bir ordu operasyonu sırasında öldürüldüler.
10 Şubat 2017’de TİKKO savaşçıları, İstanbul’un Pendik ilçesinde AK Parti İlçe Başkanlığı’na ateş açtı.
18 Haziran’da MKP-HKO militanları Kuşlucada bir askeri üse saldırdı.
1 Ağustos’ta, Ovacık’ta TSK ile çıkan çatışmada üç MKP-HKO militanı öldürüldü.
18 Ağustos’ta iki MKP-HKO militanı, Hozat’ta Türk Sİlahlı Kuvvetleri tarafından kuşatma sırasında öldürüldüler.
26 Eylül’de, iki MKP-HKO militanı, Ovacık’ta TSK askerleri tarafından öldürüldü.
16 Kasım’da TSK ile çatışmalarda dört MKP-HKO militanı öldürüldü.
24 Nisan 2018’de, iki kadın TİKKO militanı öldürüldü ve bir diğeri Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından Tunceli’de ele geçirildi.
5 ve 6 Ağustos’ta Tunceli’de Türk Ordusu tarafından altı TİKKO militanı öldürüldü.
Komünizm Avrupa’da doğmuştu. İlk devrimini daha doğuda, Rusya’da gerçekleştirdi. 20. yüzyılın ikinci yarısında ise, daha da doğuya doğru ilerledi. 1949 yılında dünyanın en kalabalık ülkesi olan Çin, Mao Tse-tung’un önderliğindeki komünist gerillalar tarafından ele geçirildi. On yıllardır Çin’in çeşitli bölgelerinde hükümet kuvvetlerine karşı gerilla savaşı yürüten Mao’nun militanları, böylece dünyanın ikinci büyük komünist devrimini gerçekleştirdiler. Bu ikinci büyük devrimin sonuçları ise aynı birincisi, yani Bolşevik devrimi gibi oldu: Cinayetler, kitle katliamları, işkenceler, kıtlıklar, yoksullaşma, yozlaşma ve kendi içine kapalı, donuk bir korku toplumu…
Mao, komünizme Lenin’den sonra ikinci önemli değişimi getiren teorisyen oldu. Mao’nun Marxizm’e üç önemli konuda yenilik getirdiği kabul edilir:
1) Marx ve onu izleyen diğer komünist ideologların “işçi sınıfı” (proleterya) kavramına atfettikleri önemin aksine, Mao “köylü sınıfını” devrimin öncüsü olarak kabul etmiş ve “köylü sosyalizmi” kavramını ortaya atmıştır.
2) Lenin’in şehir merkezlerinde eylem yaparak devrim hazırlığı yapan komünist parti anlayışı yerine, Mao “gerilla savaşı” yöntemini geliştirmiş ve şehir merkezlerinde değil kırlarda ve dağlarda örgütlenen bir komünist parti oluşturmuştur.
3) Marxizm’in temelinde yer alan ve Lenin tarafından da benimsenen enternasyonalist (uluslararasıcı) yaklaşım yerine, Mao milliyetçiliğe önem vermiş ve “milliyetçi sosyalizm” kavramını geliştirmiştir.
Gerçekte Mao’nun üstteki üç farklı yaklaşımının asıl nedeni, içinde bulunduğu şartlardır. Çin gibi neredeyse tamamen köylü nüfustan oluşan ve tutucu bir milliyetçi anlayışa sahip bir ülkede, Mao için “milliyetçi köylü sosyalizmi”ni ortaya atmaktan başka bir seçenek olmamıştır. Köylülüğe önem veren Mao, kaçınılmaz olarak köylüler arasında örgütlenmiş ve yine kaçınılmaz olarak “kır gerillası” modelini uygulamıştır.
Bu nedenler, Maoizm’in veya diğer bir ifadeyle Maoculuğun neden Leninizm’den farklı olduğunu açıklar. Aynı zamanda, neden Leninizm’den bile daha vahşi, barbar ve katı bir ideoloji olduğunu da açıklar. Çünkü zaten acımasız, vahşi ve kan dökücü bir ideoloji olan komünizme, Maoculukla birlikte, cehalet, fanatik milliyetçilik ve kültür-medeniyet düşmanlığı da eklenmiştir ki, ortaya tam bir facia çıkmıştır. Maoculuk komünizmin en kötü versiyonudur, deyim yerindeyse “beterin beteri”dir.
Maoculuk, sadece Çin’de değil, Çin’in ardından Kamboçya (Kızıl Khmerler döneminde), Kuzey Kore ve hatta Arnavutluk’ta bile etkili olmuştur. Mao’nun Stalin’in yardımlarıyla iktidara gelmesine ve Stalin döneminde Sovyet-Çin ilişkilerinin çok iyi olmasına rağmen, 1960’larda bu ilişki bozulmuş ve sonuçta iki ülke düşman haline gelmiştir. Çin-Sovyet rekabeti komünist dünyada da etkili olmuş, Sovyet müttefikleri ile Çin müttefikleri birbirinden ayrılmıştır.
Maoculuğun Çin’e ve Çin’in yolunu izleyen komünist ülkelere getirdiği sonuçlar ise, Leninizm kadar kanlı ve karanlıktır. Ancak Maoculuk, başta da belirttiğimiz gibi “beterin beteri” olarak, Lenin’in ve Stalin’in Rusyası’ndan bile daha korkunç rejimler üretmiştir.
Bugün Maonun kurduğu Çin halk cumhuriyeti Maoculuğu bırakıp liberal kapitalizme geçmiştır. Kısa Iktidarda ÇKP’nın olduğu ama devlet destekli liberal kapitalizmle yönetiliyor. Çin ,dünün Maocuları (çincileri,)bugünde Çincidir. Mao tarikatının müritleri için Çin tapınılacak bir ülkedir. Çin emperyalizmının Doğu Türkistan, Tibet’te, İç Moğolistanda işlediği cinayetlerin yaptığı Uygur soykırımının üzerini örtmek için Çin yalanları anlatır. Mao Tarikatının bu müritleri.