Kaybedecek kimsesi veya nesnesi olmayan kimseler daha özgür ve cesurdur. Hayat onlara yeterince kayıp yaratmıştır. Bundan dolayı olsa gerek fazlası ile zalimdirler. Psikolojileri yapım odaklı değil yıkım odaklı çalışır. Başkalarının sahip olduğu varlıklar ve hisler onlar için kin gütme sebebidir. Bu takım kimseleri hayata geri kazandırmak istesek bile kontrol bizden çoktan çıkmıştır. En başından beri yapımın olduğu yıkımın olmadığı bir dünya hayal edelim. Evet hayal etmekte fazlaca zorlanıyor olmalıyız çünkü bizim gerçeklerimizin zıttı olan her duruma önyargılı ve imkansız gözüyle yaklaşırız. Öncelikli olarak varlığımız ile doğayı ve biz dışındaki canlıları rahatsız ederek başlıyoruz hayat serüvenimize. Devamında ise yapımlara değil sadece yıkımlara odaklı olarak kin güdüyoruz ; Başlarda ailemize sonra akrabalarımıza sonrasında ise çevremizdeki diğer kimselere biz insanlar küçük yıkımları büyük yapımlara tercih ediyoruz belki de bu yüzden mutsuz bireyleriz . Hep en iyisini en zorunu istiyoruz sonra büyük suçlu biz olmamıza rağmen çevreyi Tanrıyı suçluyoruz. Bazı durumlarda haklılık payımız yok demiyorum. İnsanların doğduğu aile , coğrafya vb. Hepsi de bazen 1-0 geri plana atıyoruz bizi başka bireyler karşısında ama bundan her seferinde şikayet etmek ; çevreyi ve Tanrıyı suçlamak insanın kendini lanetlemesi değil de nedir? Bu tarz olumsuz düşünce yapıları ile beynimizi bulandırmaya bir son vermeliyiz.
YIKIMLARI DEĞİL BİZİ MUTLU HİSSETTİRECEK UFAK YAPIMLARI BULMA DİLEĞİ
Subscribe
Giriş Yap
Yorum yapmak için giriş yapmalısın
0 Yorum