Evet. Meseleye önce Zulüm kavramından başlamak gerekir. Zulüm, hiç bir dinde ve evrensel ahlak kurallarında hoş görülemeyecek kavramlardan biridir. Peki İslam dininde zulüm kavramına nasıl bakılıyor? Kuran’ın bizlere bildirdiği hükümlere göre Zulüm, Kuran’ın baş düşmanı olarak en önemli noktada tutulmaktadır. Çünkü zulüm kavramı çok geniş bir yelpazeyi içine alıp, Allah’a şirk koşmaktan, iftira atmaktan, haksız yere cana kıyma ve Allah’ın hükümlerine ve koyduğu tüm yasaklara karşı gelmek zulüm kapsamına girmektedir.
Herkesin az çok bildiği üzere 19. yüzyıl sonlarında Osmanlı Devleti önce balkan savaşlarında; daha bir kaç yıl önce bağımsızlıklarını ilan etmiş balkan devletlerine yenilmiş, daha sonra birinci cihan harbinde büyük bir yenilgiye uğramıştı. Osmanlı devletinin orduları dağıtılmış ve uzun süre devam eden savaşlar halkı ve askeri perişan duruma getirmişti. Her tarafta alınan yenilgilere rağmen, bir cephede ölüm kalım savaşı verilmiş ve büyük fedakarlıklarla Çanakkale cephesi kazanılmıştı. Bu cephede otuzlu yaşlarında olan Albay Mustafa Kemal, bir yıldız gibi parladı ve birinci cihan harbinin öne çıkan komutanları arasında yerini aldı.
Bu savaş hem Mustafa Kemal’in hem de Türk ulusunun dönüm noktasıydı. Devletin ve Milletin durumu perişan durumdaydı ve hiç kimse tam bağımsızlığı aklına bile getiremiyordu. Sürekli alınan yenilgiler bütün umutları tüketmişti. Dönemin Haçlı Emperyal güçleri, Türk ulusuna zulmetmekteydi. Gazi Mustafa Kemal Anadolu’ya geçti ve Türk ulusuna yeniden ümit ve bir amaç verdi. Buna karşılık; İngiliz egemenliğinde olan Osmanlı hükümeti Gazi Mustafa Kemal’in derhal İstanbul’a geri gelmesi, aksi taktirde hakkında idam cezası verileceği haberini gönderdi. Bunun yanında, Emperyal güçlerle mücadele edilmemesi için Anadolu’nun dört bir yanında İngiliz egemenliğindeki Osmanlı hükümeti tarafından, İslam ahlakından ve amacından yoksun, yozlaşmış din adamları vesilesiyle fetvalar çıkarıldı. Bunu zaten öngören Gazi Mustafa Kemal, o çok sevdiği asker üniformasını çıkarıp istifasını İstanbul hükümetine gönderdi ve istiklal savaşı mücadelesine başladı.
Sonunda Empreyal ve Zulüm odakları olan devletler ülkeden atıldı ve savaş kazanılıp tam bağımsızlık ilan edildi. Burada önemli olan husus, Gazi Mustafa Kemal’in Türk ulusunu yeniden diriltmesi ve zulme dur diyebilecek bir kararlılık göstermesidir. İstiklal savaşı aynı zamanda özgürlük savaşı olduğu kadar, bir İslam ve Haçlı savaşıdır. İslamın en büyük düşmanı olan zulüm bu topraklardan Gazi Mustafa Kemal’in ve binlerce şehidin kararlılığı ve azmi ile uzaklaştırıldı. Gazi Mustafa Kemal gibi büyük bir deha, İslam dininin yüzlerce yıl içinin boşaltıldığını ve Türk ulusunun yeni bir uyanışa ihtiyaç duyduğunun farkındaydı. İslam bir akıl diniydi, bilim ve din birlikte, birbirlerine engel olmadan, Türk milletinin ilerlemesi ve çağdaş medeniyetler seviyesine yükselmesi için yeniden Türk milletine anlatılmalıydı. Gazi Mustafa Kemal yaptığı yeniliklerle bunun önünü açtı. Kuran-ı Kerim-i Türkçe’ye tercüme ettirdi. İşte bu uyanış hem Türk ulusunun hemde İslamın tam manasıyla yeniden anlam kazanmasının önünü açtı. Gazi Mustafa Kemal’i savaş meydanlarında ve akılda yenemeyen Emperyalistler, böylesine müstesna bir lideri İslam’ın akıldan yoksun kesimini destekleyerek vurmaya çalışmaktadırlar. Ne yazık ki bunda da başarılı olmuşlardır. Gazi Mustafa Kemal’in başlattığı İslam aydınlanması onun vefatından sonra sekteye uğramış ve bugün geldiğimiz bu noktaya bizi vardırmıştır.
Pakistanlı Büyük Alim Muhammed İkbalin dediği gibi:
”Eğer İslam Dünyası Yeniden Aydınlanmak İstiyorsa, Mustafa Kemal’in Bıraktığı Yerden Başlamak Zorundadır.”