Tarihler 9 Şubat 1640‘ı gösterdiğinde Sultan İbrahim tahta çıkmıştı toplam 8 yıl görev yapan İbrahim 8 Ağustos 1648’de tahttan indirildi.1.Ahmet’in 2.Osman ve 4.Murad’dan sonra tahta geçen üçüncü oğluydu, annesi Mahpeyker Sultan’dı.
Babası 1.Ahmet, genç yaşta vefat edince yerine amcası 1.mustafa geçti. Fakat amcası akli dengesizlikleri yüzünden kısa zamanda tahttan indirildi onun yerine İbrahim’in büyük ağabeyi olan 2. Osman getirildi. Onun da korkunç bir şekilde öldürülmesinden sonra 4.murad tahta geçmiş oldu. 4.Murad’ın tahta geçmiş olması İbrahim’i çocukluk ve gençlik çağlarında zihnen ve bedenen çok etkilemişti ve akli dengesini sarsmıştı. Çünkü; 4.Murad iktidarı tam olarak ele geçirmiş bununla da kalmayarak acımasız tedbirler almaya başlamıştı. Örneğin; Bağdat seferine çıkarken öz kardeşi Kasım’ı saltanatı boyunca da kendisini zor duruma düşürmemeleri adına kardeşleri Bayezid ve Süleyman’ı boğdurmuş olması İbrahim’in zaten var olan ölüm korkusunu daha da arttırmıştı ve sinirlerini bozmuştu.
4.Murad Nikris hastalığına yakalanmıştı, bu hastalık; eklemlerde şiddetli ağrı, şişlik ve kızarıklığa neden olmaktaydı. Fazla tükettiği içki nedeniyle de bazen şuurunu yitiren 4.Murad tövbe etse de bundan kurtulamadı ve 28 yaşında vefat etti. Tüm kardeşlerini öldürdüğü için tahta geçebilecek tek varis İbrahim’di. 4.Murad tahtta kaldığı süre boyunca memleketin faydası için çalışmış ve yararlı işler yapmış bir sultandı Solakzade’nin ifadesine göre; 4.Murad ölüm döşeğindeyken İbrahim’i yanına çağırmış ve kendinden sonra onun bu görevi almasını istediğini söylemişti.
Sultan Murad’ın ölüm haberini Sultan İbrahim’e Kemankeş Kara Mustafa Paşa getirmişti. Çocukluğundan beri şiddetli ölüm korkusu yaşayan İbrahim buna asla inanmadı ve ‘‘İstemem, bana taht gerekmez, ben Sultan Murad’dan razıyım” dedi. Kendisini bu konuda denediklerini ve kabul etmesi durumunda öldürüleceğini düşünmekteydi. Kösem Sultan onu ikna etmeye çalıştı Sultan İbrahim ancak 4.Murad’ın cenazesini görünce tüm bu olaylara inandı ve cülus merasimi sonrası tahta çıktı. Saltanatının ilk 4 yılı Kemankeş Kara Mustafa Paşa sayesinde düzenli ve problemsiz ilerlemişti sonraki 4 yılında ise israf ve düzensizlik hakim oldu.
O dönemde çokça anılan bir isim de Cinci Hocaydı. Aslen Safranbolulu Hüseyin Efendi olan Cinci Hoca birilerini sürekli okuyup üflüyordu bunun işe yaradığını düşünen kişi sayısı oldukça fazlaydı. Padişahın hastalığı için de bu yöntemi uygulamıştı ve bazı tesirleri olunca padişahın yanında önemli bir konuma sahip oldu.
Sultan İbrahim psikolojik sıkıntılar çekmekteydi. Sadrazama yazdığı bazı hatlarında mizacının bozuk olduğunu, yaşadığı sanrılar yüzünden sorunlar yaşadığını, yemek yiyemediğini, bacaklarında güç olmadığını ve bazen kafasının içine bir duman çöktüğünü, ciğerlerinin sıkıştığını, baygınlık geçirdiğini anlatmıştı.
SARAYIN DUVARLARINI KÜRKLERLE KAPLATMIŞTI
Padişah’ın müsrif bir yaşam sürmesinin ardından bir de samur kürkü merakı başlamıştı. Öncelerde ”Paşmaklık” adı altında tahsis ettiği hasları hasekilere vermekteydi. Voyvoda kızı denilen bir musahibenin sarayını kürk ile kaplayan bir padişahtan bahsetmesinin ardından Sultan İbrahim’de de bu merak başlamış oldu. Topkapı sarayındaki tüm odalar padişahın emriyle samur kürk ve ipekli kumaşlar ile kaplanmaya başladı. Büyük bir emir ile taşradaki vezirler ve diğer idareciler de köşklerini samur kürkü ile kaplayacaklardı yapmayanlar ise görevden alınacaktı. Kösem Sultan bu fikri ortaya atan Şekerpare Hatun’u uzaklaştırmış ve zorla sürgün etmişti.
Padişah canı sıkıldıkça araba veya taht-ı revanla İstanbul’u gezmeye çıkardı. Bir gün yine karşısına bir araba çıkmıştı padişah bu olaydan sonra arabaların şehre girmesini yasakladı ve sadrazama bu konuda emir verdi. Bir sonraki çıkışında yine karşısına araba çıkınca padişah emri yerine getirmeyen Salih Paşa’yı boğdurmaktan çekinmedi. Müftü Karaçelebizade Efendi’nin fetvasıyla padişah “delidir” diye tahttan indirildi. Saraydaki bir taş odaya kilitlendi. İlber Hoca bu konuyu; ”Feryat eden padişahın kapısındaki kilide kurşun döküldü. Ölümünün ardından I. Mustafa’nın Ayasofya avlusundaki vaftizhaneden bozma türbesine gömdüler. Oysa yeri karşıdaki I. Ahmed türbesinde babasının yanı olmalıydı. Böylelikle ona yapıştırdıkları “deli” lakabını tescillemek istediler.” şeklinde ifade etmektedir.
Bu fevri davranışları Sultan İbrahim’i deli olarak göstermeye yeterli midir? Asla. İbrahim’in günleri bir odada ölümü bekleyerek geçiyordu. Bir düşünsenize sürekli olarak diken üzerindeydi odasına her an cellatların girme ihtimali vardı çünkü, ağabeyi 4.Murad o’nun dışında tüm kardeşlerini öldürtmüştü. Samur merakı aslında ölümden korunmak içindi. Şahsi fikrime göre; İbrahim’de yüksek derecede anksiyete vardı ve bu da onun panik atak geçirmesine neden oluyordu. Bu yüzden bayılacak gibi oluyor ve sürekli halsiz hissediyordu. Akıl sağlığı gayet yerindeydi çünkü gerek yazdığı hatlardaki el yazısı gerekse kullandığı dil onun gayet aklı başında birisi olduğunu gösteriyor. Sultan İbrahim’e deli demeden önce bir kez daha düşünmeye ne dersiniz ?