Merhaba.
“Belki de birbirimizin iyi bir dinleyicisi olsaydık en azından bu kadar kitap basılmazdı.”
Dinle. Tüm benliğinle dinle. Çünkü dinlemelisin. Fark ettim ki dinlediğimde sürekli bir şeyler öğreniyorum. Anlatılanlar ışık tutan bilgiler olabilir, tamamıyla saçmalıkta olabilir. Ama ben birini dinliyorum. Ona diyorum ki. Konuş benimle. Şu an senin için buradayım. Dök içini. Onun için eşsiz bir dost oldum. Onu kazandım. Sadece dinleyerek. Ona kulak vererek. Halbuki kendim konuştuğumda zaten bildiğim şeyler. Ben konuştuğumda da başkaları için yeni bilgiler doğuyor. Mükemmel bir dönüşüm değil mi?
” Zamana karşı.. Ya son dakikalarıysa. Ya benimle paylaştığı son sözleriyse.”
Paranoyak mı bilmiyorum. Ama bu düşünce insanları can kulağıyla dinlememi sağlıyor. Çünkü bu düşünce her an gerçekleşebilir. Ona “Git başımdan, şimdi çok işim var. Sonra konuşuruz! ” desem ya sonrası hiç gelmezse? Bu üzücü olurdu.
“Biri sizinle derdini paylaştığında ne yaparsınız? “
Bizde dert yarıştırmak oldukça popüler. Sizde de durum aynı mı yoksa? Siz bir dert paylaşımı yaparsınız. “O da bir şey mi , benim başıma daha kötüsü geldi, sende bunu dert mi sanıyorsun? cular gelir, üşüşür başınıza. O yüzden sizi gerçek manada dinleyen insanları tutun ve asla bırakmayın. Sizde onları dinleyin. Bırakın konuşsun. İzin verin anlatsın.
İstediği tavsiye vermeniz, öğüt vermeniz olmayacak sanırım. Muhtemelen istediği sadece onaylanmak. Sadece teyit edilmek olacaktır. Sadece derdini paylaşmanız yeterli. Küçücük bir empati bağı kurup onu anlayabilmeniz tüm bunlardan daha önemli öyleleri için.
Bugün akşam sofralarınızda deneyin. Gözlemleyin. Kim ne konuşuyor, kim ne anlatma çabası içinde. Onlara kulak verin. Hissetmeye ve anlamaya çalışın. Bir gün bir başkası sizin için bunları yapacak. Çünkü siz dinlerken ona da dinlemeyi öğrettiniz.
“Anlamak için çaba gösterirsek o zaman işler olumlu olarak değişebilir. En zor karakterlerde bile.”
“Fikirlerini özgür bırak. İçeride değil, izin ver dışarıda yaşasınlar. “
Teşekkürler.