KAR’A DAİR
Sesleri soğuran kar, derin sessizliği ile yayılır her yanıma. Özellikle de içime. Bana çok sevilesi anıları hatırlatmaz aslında ama hep bir yanı da umuttur inadına. Bu nedenle her kar yağışında bir gözüm camda, sessizleşirim. Bazı güzellikler çocuklukta kalıyor maalesef. Büyümenin en acı yanı da bu; bir avuç kar topuna, katılırcasına gülmenin keyfini yaşanmışlıklarla geride bırakmanın sessiz hüznü. Ama dediğim gibi, hep bir yanı da umuttur karın; bembeyaz, ışıl ışıl; kristal güzeli bir umut ve bir bardak sıcak çay – şükür ki var- eşliğinde, gözleri parlatan o güzel beyazlığın seyri sefası da hayattır derinlerde yaşayanlara.
YALNIZ KAYIK
Bazı anıların kokusu vardır; bazı anların tadı aynıdır. Gördüğüne vurulur; duyduğuna aşık olursun. Yaşadığını tüm duyu organlarınla tadarsın. Gökyüzü sakin de olabilir, coşkulu da. Hangi güzel anına denk geliyorsa? Asıl konu bu. Geçmiş geçmez, gelecek de bugünden bağımsız değildir. Hepsi bir düzlem içerisinde ve belki de aynı anda yaşanıyor. Bugün gördüğün bir yalnız kayığın, çocukken bindiğin o kayık olduğuna yemin edebilirsin. Hani şu sözde Posta Gemisi niyetine şakacıktan bindiğin. Öyleyse dikkatli bakarsan şayet beni de iyi tanırsın. Kuma kendi elleriyle gömdüğü bebeğini, sonrasında bulamadığı için ağlayan kız çocuğu; başını gömdüğün o kumda kafanı bulamıyor oluşunun suçunu başka kime atabilirsin.
KAÇAK
Yola bakarsın; yol boştur. Kaçağısındır kendi öz hayatının. Tek istediğinin yenilik ve sakinlik olduğuna o kadar eminsindir. Oysaki asıl yuvan doğduğun yerdir ve asıl kavgan kendi insanlarınladır.