Her insanın evinde bir umut penceresi vardır. Bazıları dardır bazıları kocaman dev gibi … Kimi kirden tabaka yapmış yıllarca perdesine bile dokunulmamış haldedir , kimi de güneşi , rüzgarı öyle güzel bir hoşlukla hissettirir ki size doyamazsınız. Sizin pencereniz hangisi ? Yoksa bir pencereniz bile olmadı mı hiç .. Benimkinden en son bahsedeceğim.
Umut , yaşamaktır derler . Gerçekten de yaşam sebebimiz bu olabilir mi ? Umut etmek , hep umutlu olmak , ummak … Bize yaşama gücü veren adeta dayanağımız olan şey umut mudur ? Yoksa başka en iyi seçenek midir kötü olanların arasında umut ? Sanmıyorum ne kadar kötü olabilir ki umut etmek .. Olabilir . Neden mi , ya gerçekleşmezse isteklerin , arzuların , ya sen umut ettikçe daha kötüye giderse hayatın ? İhtimali var tabi bunların da olmasının . Ama şunu unutmamalı , çoğumuzun bildiği bir laf vardır . ‘ Varmak değil yol da olmak önemli ‘diye . Bizim de gittiğimiz bir yol , bir yoldaşımız olsun . O yolun o zamanların tadını çıkaralım . Bir yere varmamak üzere yola çıkalım..
Benim umut pencerem yoktu . Ama biri en sert duvarımı yıkıp hayallerimin ötesinin ötesinde olabilecek bir pencere yaptı evime . Tam da ben o duvara boşluktan kopup gelen bir tablo asacakken çıkageldi . Papatya kokuları geliyordu artık evime . Oysaki karamsarlık kokuyordu önceden . Güneş , hiç olmadığı kadar sıcak ve tatlıydı bana . Yağmurlu günlerde de açıyordum penceremi , ıslanmak mı neydi ki o unutmuştum . Önemli olan o yağmurun başlattığı kokuydu benim için .. Artık tek kullandığım pencerem olmuştu umut penceresi . Kahvemi oradan içiyor , kuşları oradan seyrediyordum . Solan çiçeklerimi o pencereden gelen ışık canlandırmıştı . Ve ben karanlıklar içinde karanlıktan korkan ben , umut penceresinin her şeyi aydınlatabileceğini öğrenmiştim .
Ve söz verdim umut penceremin mimarına , ne olursa olsun ayrılmayacağım penceremin önünden ve kimsenin kapatmasına , dokunmasına dahi izin vermeyeceğim hayallerimize :))