Seni anlattığım satırlarda kayboluyorum, gönlümün ince sızısı . Yolcu ettim yüzümdeki gülüşleri, hergece uçurumlar alıp koynuma hüzünlere göçüyordum. İçimdeki dünyalarda arıyordum seni, mahur bir şarkının matemini arar gibi. İnsanlara susar kağıtlara, kalemlere konuşurdum ve çokça severdim içimden geldiği gibi. Yalnızlığı var edeni yar ederdim kendime, dualarıma sığdırırdım hayallerime sığmayan seni.
Bana sensizliğini sevdirdin , kafamda kurduğum hayal meyal bir Hamleti. Hayallerimde yaşardın bir bunu başardın, aslında.
Eğer hiç yalnız kalmadıysan gecelerde ve sensiz, sessizliğin en büyük çığlık olduğunu anlayamazsın. Yanlızlığı nasıl anlatmalı ki sana
Hiç görmeyen birine denizi,
Hiç duymayan birine, Şafak kuşlarının ötüşünü…
Sızlıyor şimdi içimin kırılan yerleri,yalnızlığın avlusuna bırakılmış. Adına mutluluk diyebilecegimiz bir anı bir seven bir sevilen var mı bu hikayede şimdi. Kimsesiz , kimseliğimle haykırışım. Penceremin buğulanmış camından sızan rüzgarın fısıltısına. Sana yüklediğim tüm sıfatlar hırçın bir kısrak gibi içi dışına sığmayışıyla…
Katran karası , karanlık yanlarından izliyorum artık seni.Sen bile sensiz yaşıyorsun aslında, özün kabuğundan bile bir başka…
Beni hapsettiğin kimsesizliğimi terk edemedim bile. Bırakıp gidemedim acımasızca.