Yazacağım ilk yazının beni yansıtmasını istedim. Kategori seçmekte de zorlandım. Yazacaklarım kimine göre edebiyat kimine göre psikoloji kimine göre yaşam kimine göre ise farkındalık. Benim için ise bunların tümü.
Bazen öyle bir duygu yoğunluğu içerisindeyim ki boğulmamak elde değil. Duygularını dışarı yansıtamayan insanlar galiba içten içe boğuluyorlar. Ben bilimsel bir şey konuşmuyor sadece düşüncelerimin getirdiği karmaşa benim yazmam da etkili oluyor. İnsanların yargılama biçimine değinmek istiyorum. Açıkçası beni karmaşaya sürükleyen nedenlerden biri çevremdeki insanlar. İnsanların beni ne veya kim gördüğü bu kadar önemli mi? İnsanların sadece dış görünüşe göre yargilamalari sizce de doğru mu? Size şunu soyleyim her kim ne derse desin evet insanlar hatta her insan dış görünüşe göre yargılıyor bizi biz olduğu için değil. Kilonuz fazlaysa kaba oluyorsun çirkinsen eziksin belki de . Her kim ne derse desin en yakınlarin arkadaşların ailen hatta tüm dünya seni ne görüyorsa bu sensin. İçindeki seni gören kimse yok. Ve bir müddet sonra da alışıyorsun sen artık çirkinsin ve kilolusun. Kim seni motive edecek ki. Sen zaten bir kere öylesin. Filmlerde dizilerde öyle değil mi çirkin kız başroldür ezilir ama yargılamayan bir erkek, yargılamayan aile ve arkadaşlar…. Bunlar gerçek hayatta doğru mu? Doğruyu söyleyin siz kilolu birine çok yediğinden böyle olmuş dersiniz. O insan acaba iç dünyasında ne yaşıyor merak eder misiniz ki. Hayır o kiloludur ve sizin güzellik algınıza terstir. Ben insanları kolaylıkla elestirebilirim çünkü bunlar yaşanarak görülecek şeyler. Şimdi size soruyorum düşüncelerimde kendimi boğmam doğru değil mi? Her gece pişman oluyorum her hareketinden. Her gece düşünmekten uyuyamıyorum. Her gece normal olmadığım için kendime kızıyorum ama asla unutmayacagim bir şey var ben değişsem bile hala gözlerinde ben aynı kişiyim. Çünkü izin vermiyorlar degismeme. Kalemler bazen bana küsüyor biliyor musunuz? Boş bembeyaz sayfa ağlıyor. Evet ben bir şairim ve benim şairliğim içten içe duygularımdan boğulmak……