Giriş;
Bir cihan devleti olan Osmanlı Devleti, 600 yıldan fazla bir süre hayatını devam ettirmiş ve 3 kıtada hükümranlık sürmüştür. Bu kadar fazla bir süre hayatta kalan Osmanlı Devleti’nin kuruluşunu bilmeden tarih anlatılmaz ve tarih yazılamaz. Osmanlı Devleti’nin kuruluşunu çok sağlam temeller üzerine oturtarak bilmek için Büyük Selçuklu Devletini çok iyi bilmemiz gerekmektedir. Yıkılan bir Türk devletinin devamı niteliğinde olan Osmanlı İmparatorluğu kuruluşunu örnek aldığı Selçuklu Devletine bağdaştırmamız gerekmektedir.
Orta Asya Türklerinin Varlığına İlişkin Görüşler:
7. ve 8. yüzyıllarda Orta Asya’da dağınık halde bulunan Türkmen kabileleri Gazneli Mahmut’un Hindistan’a yaptığı seferlerde arkasında bulunarak, o dönemde de Arap yarımadasından ve Orta Doğu topraklarından çıkarak Orta Asya’da hakim olmaya çalışan Müslüman kabileler ile tanışarak Türkler arasında yeni bir sentezin habercisi olmuştur. Daha sonralarda Ahmet Yesevi, Hacı Bektaşi Veli gibi mutasavvıfların desteği ile Türkler ve Müslümanlar arasında bir bağ oluşmuştur. Bu bağ yüzyıllar boyu devam ettirilmektedir.
11.yüzyılda ise Selçuklu Devleti hükümdarlığı kendini göstermeye başlamıştır. Arkasına aldığı Türkmen kabillerin desteği ile büyük bir savaşa hazırlanan Selçuklu Hükümdarı Tuğrul Bey 1040 yılında Dandanakan Savaşını kazanarak Hükümdarı olduğu Selçuklu Devletinin kuruluşunu tamamlamıştır. Bu savaş sonrasında ise karşı tarafta yer alan Gazneli Devleti ise yıkılış sürecine girmiştir.
Anadolu Selçuklu Devleti Veliahttına İlişkin Görüşler:
Daha sonraki yıllarda hakimiyet alanını en uçlara taşıyan Büyük Selçuklu Devleti temellerini çok sağlam bir şekilde atmıştır. Halkının ekseriyeti Türk kabilelerinden oluşan Selçuklu Devleti, devlet idealizmini şu temeller üzerine inşa etmiştir; töre, kanun, devlet otoritesi ve devlet düzeni. Bu temeller aynı zamanda Türklerin Müslüman Araplara kazandırdıkları değerlerdir. Bu duruma örnek verecek olursak Abbasî devletinin son iki asırdaki varlığında Halifenin koruyuculuğunu üstlenen Türkler, Müslüman Araplara askerlik yönünden ne kadar iyi olduğunu kanıtlamıştır. İslam dünyasında ise Türklerin bu yönünden faydalanarak sıkışıp kaldıkları Arap yarımadası ve Orta Doğu topraklarından çıkıp bambaşka coğrafyalara hakimiyet sağlamak adına harekete geçerek Avrupa topraklarına seferler düzenlenmiştir.
Selçuklu Devleti’nin veliahttı sayılan Osmanlı Devleti bir Türk devleti mi yoksa bir Müslüman devleti mi sorusu sorulamaya başlanmıştır. Selçukluların Anadolu’daki hakimiyetini kalıcı hale getirenler ise hiç şüphesiz ki Orta Asya topraklarından gelen ve yurt edinmek istenen Türkmen kabileler tarafından sağlanmıştır. Yani Osmanlı Devleti bir Türk devletidir. Kurulduğu dönemde Avrupa kıtasına bakacak olursak, o dönemde Hristiyan tebaa için Ortaçağ süreci yaşanmaktadır. Kilisenin hakim olduğu ve feodal devletlerin baş gösterdiği o dönemde, devleti kuran hanedan mensupları ve ileri gelenleri bir gücün ve hakimiyetin sembolü olarak nitelendirilmekteydi. Osmanlı Devletini kuran ve devlette adını veren Osman Gazi ise büyük bir gücün sahibiydi.
Osmanlı Devleti kurulduktan yarım asır sonra Balkan topraklarına açıldığı zaman Ortodoks ve Katolik halkı ile karşı karşıya kalmıştır. Ama hiçbir zaman onları kendi halkından ayırt etmeksizin bir hoşgörü çerçevesinde sahiplenmiştir. Bu durum Osmanlı Devleti’nin Balkan topraklarında görülmeyen en büyük silahı olacaktı: Hoşgörü politikası. Ayrıca bu durum birkaç yüzyıl sonra geçilecek olan İmparatorluğun bir belirtisiydi.
Anadolu coğrafyasında hakim olan Türk devletlerin en büyük destekçisi, anayurtlarda yaşayan Türkmen kabilelerdir. Türkmenler “Gaza” ideolojisini benimsemiş ve bu ideoloji peşinde koşmuşlardır. Asırlar önce Müslümanlar ve Bizans İmparatorluğu arasında gerçekleşen savaşlar zamanla Anadolu topraklarında baş gösteren Türklere devredilmiş ve Türkler ile Bizans İmparatorluğu arasında yapılmaya başlanmıştır. 1299 yılında kurulan Osmanlı Devleti ’de yüzyıllar önce var olan “Gaza” ideolojisini benimsemiştir.
Bizans İmparatorluğu’nun Yıkılışına İlişkin Görüşler:
Osmanlı Devleti’nin Bizans sınırında kurulup ve kısa bir süre içinde sınırlarını genişletmesinin en önemli etkeni Bizans İmparatorluğu içine yaşanan iç karışıklıktan faydalanmasıdır. Aslında bu iç çekişme yıllar önce başlamıştır. Bizans İmparatoru Romen Diyojen 1071 yılında ordunun başına geçerek istikamet yönünü Doğu Anadolu’daki Malazgirt’e doğru çizdi. 1071 yılında gerçekleşen Malazgirt Meydan Muharebesi Anadolu için yarım yüzyıldır devam akınların ilk kesin karşılaşmasıdır. İki önemli imparatorun Alparslan ve Romen Diyojen arasındaki bu mücadele Türklerin lehine sonuçlanmıştır. Bu savaş sonunda Bizans İmparatoru Romen Diyojen Türk İmparatoru Alparslan’a esir düşmüştür. Alparslan ise onu serbest bırakarak başkentte dönmesine izin vermiştir. Prof. Dr. Halil İnalcık’ın yorumu ile bu çok akıllıca bir siyaset hamlesiydi. Bizans Devleti içinde bir iç karışıklığa sebep olmuştur. Aynı zamanda Selçuklu Devleti’nin varlığı bir tehdit haline gelmiştir. Bu durum Anadolu coğrafyasının yurtlaştırılmasında çok önemli bir etken olmuştur. İşte Osmanlı Devleti’nin kısa bir süre zarfında cihan devleti haline gelmesinde bu iç karışıklıktan faydalanması yer alıyordu. Malazgirt zaferi sonrası anayurtlarda göçebe ve dağınık halde yaşayan Türkmen kabileleri Anadolu’ya gelerek kendi beyliklerini kurmuşlardır. Bu beyliklere örnek verecek olursak; Artuklular, Saltuklular, Çaka Beyliği, Mengücekler ve Danişmentlerdir.
Bizans İmparatorluğu ise burnunun ucuna kadar gelen Kutalmışoğlu Süleyman Şahı alt etmek için Hristiyan aleminden yardım istemiştir. Bundan sonra ki yıllarda büyük bir haçlı kitlesi ile karşı karşıya gelen Türkler zaferler ve mağlubiyetler ile yurt edindikleri toprakları korumayı başarmış ve kendinden sonra devam edecek olan Türk devletlerine bir kutsal görev bırakmıştır. Haçlı seferleri ise tam manası ile Türklerde var olan “Gaza” ideolojisinin tersi niteliğindedir. Amacı Müslümanları ve Türkleri geldikleri yerlere geri göndermek , kaybettikleri toprakları geri almaktır. Bizans İmparatorluğu’nun kaybettiği İznik’i geri alarak Bizans’a teslim eden Haçlı Ordusu bunun bir kanıtıdır. Osman Gazi etrafında toplanan Türkmen kabileleri ise İznik’i geri almak için savaşmıştır.
Sonuç:
Konya Selçuklu Devleti, devlet içinde üstün yetenekli bürokratların sayesinde devletin iyi teşkilatlanmasını ve sağlam temeller üzerine inşa olmasında büyük bir rol oynamıştır. Devlet otoritesini her alanda hissettiren bir devlet inşa etmişlerdir. Güçlü ve dinamik bir devlet olarak ortaya çıkmasında büyük rol sahibindedirler. O dönemde Anadolu coğrafyasında ise devletin kurucu ve ileri gelen hanedan mensupları o topraklarda yaşayan insanlar üzerinde önemli bir güce sahipti. Kendisinden zayıf olanlar üzerinde söz sahibiydi. 12. Yüzyıl sonlarına doğru Konya Selçukluları Anadolu içerisindeki birliği ve hakimiyeti eline alarak önemli bir güce sahip oldular. Devlet içerisinde kurumsallaşma ve teşkilatlanmaya giderek devletin yıkılma sürecini erteledi. Osmanlı Devleti ise 600 yıldan fazla bir süre ayakta kalmasının en büyük etkeni kendisinden önceki Türk devletlerini örnek alarak kurulmasıydı.
kaynakça;
1) Osmanlı Tarihi- Halil İnalcık
2) Osmanlı Tarihi- Bora İyiat
3) Osmanlı’nın Kuruluşu Belgeselleri-Halil İnalcık