Hazırladığımız bavulllarımızı zaten hiç açmamıştık olduğu gibi arabaya indirip ertesi gün sabah erkenden yola çıktık.
Kayseri den Çorum üzeri varış yerimiz Sinop’a vardık.(Yol üstü Çorum’da mola verip leblebi çeşitlerinin tadına bakmanızı öneririm.Değişik aromalarıyla leblebi çeşitlerine renk gelmiş bir dünya)5-6 saat süren yolcuğumuzdan sonra güneşli bir öğlen Sinop’a vardık.
Herzaman olduğu gibi yüreyerek tanıyacağımız keşfedeceğimiz bir şehir önümüzde duruyordu.Sonrasında rahat rahat gezmek için ilk olarak kalacağımız yeri ayarlama ve garantiye alma planımızdan dolayı öğretmenevini aramaya başlamıştık.Öğretmenevini bulmamız çokda zor olmadı şehir merkezine yakın bir konumda yer alan eski tarihi binasıyla bizi cezbeden öğretmenevinde odamızı ayarlayıp yerleştik.Yüksek tavanları ahşap merdiven ve kapılarıyla bana güzel bir enerji vermişti daha girer girmez.Biraz dinlenip kendimize gelip öğleden sonra üç sularında çoktan öğretmenevinden çıkıp Sinop şehir merkezinde gezmeye başlamıştık.
“Aldırma Gönül”
Gezmeye herkesin de bildiği gibi Sabahattin Ali’nin,Refik Halit Karay’ın yattığı “Sinop Tarihi Cezaevi”yle başladık.Şehir merkezine yürüme mesafesinde,üç tarafı deniz olan cezaevi 1999 yılında müzeye çevrilmiş.Soğuk ve kasvetli duvarları insanı hüznün kollarına bırakıyor.Cezaevinin içinde dolaşırken bastığınız yerlerden kimlerin geçtiğini düşünüp baktığınız duvarlar arasında gözleri dolaşan insanları şöyle bir geçmişe gidip hayal edince duygulanmamak elde değil.Sabahattin Ali’nin “Aldırma Gönül” şiirini yazdığı cezaevinde adımlarınızı atarken
“dışarda deli dalgalar/gelip duvarları yalar/seni bu sesler oyalar/aldırma gönül aldırma”
diyerek mısralara döktüğü o hırçın Karadeniz dalgalarının sesini duyuyor değişik bir atmosferin içinde yolculuk yapıyorsunuz.
Cezaevinden çıktıktan sonra deniz kenarından yürüyerek tarihi Sinop kalesini görerek merkeze kısa sürede ulaşıyorsunuz.Yolculuğun ve yürümenin vermiş olduğu açlıkla akşam ne yesek diye düşünmeye başlamıştık.Gerçi düşünmekten çok “balık mı yoksa meşhur Sinop mantısı mı” tercih etsek diye kararsız kalmıştık.Biraz araştırma yapıp sorduktan sonra öğretmenevinin yeni binası ada otel restorantında Sinop mantısı yemeye karar verdik.Deniz kenarından yürümeye başlayarak hem deniz havasını hem şehir havasını içimize çekerek Aşıklar caddesinden yaklaşık 4kilometre kadar yürüdük.Vardığımız otel muhteşem deniz manzarası ormanlardan gelen tertemiz havasıyla bizi cezbetmişti.Güzel , keyifli ve lezzetli bir akşam yemeğinden sonra (Sinop mantısı) yavaş yavaş yürüyerek (taş bina) öğretmenevine varıp dinlenmeye çekildik.
Ertesi gün için planımız tabiki hazırdı.
1- önce gün ışığında şehir merkezinde kısa bir tur atmak
2-Sinop şehir tarihini anlatan arkeoloji müzesini gezmek
3-Hamsilos koyu doğa ve tabiat parkında doğayla iç içe saatler geçirmek
4-İnceburunda Türkiye’nin en kuzey noktasına ayak basmak
5-Citteslow Gerze’yi görmek
6-Erfelek şelalerinde bol bol fotoğraf çekmek.
Gezilecek yerler listemiz dolu olduğu için güne erkenden kalkarak taş binanın otantik havasında hızlı bir kahvaltıyla başladık.Ama ne yazıkki kahvaltı sırasında Erfelek şelalesi yolunun hava şartlarından dolayı kapalı olduğunu o yola gitmenin biraz riskli olduğunu öğrenip listeden çıkarmak zorunda kaldık.Sahile inerken yol üstündeki arkeoloji müzesini gezdik.Müze gezmeyi ben herzaman çok sevmişimdir.Hakim olan sessizlik,düzen ve tarihi atmosfer bilgilendirici yazılar…
Sahil etrafında kısa bir tur atıp deniz manzaralı çay bahçelerinde lezzetli bir çay molasından sonra arabaya binip Hamsilos koyuna doğru yola çıktık.
Hamsilos koyu ve tabiat parkı Sinop şehir merkezine yaklaşık 11kilometre mesafede.Doğasıyla manzarasıyla sakinliğiyle varır varmaz sizi büyüleyen Türkiye’nin en kuzeyinde yer alan doğa harikasının ortasında anın tadını çıkarmak gibisi yok.Hamsilos koyu ve tabiat parkında mesire alanı,kamp alanı,deniz bisikleti ve kano kiralama yerleri bulunmaktadır.İsterseniz sakinliğin isterseniz eğlencenin tadına doyacağınız birçok alternatif mevcut.
İnceburun
Hamsilos koyundan sonra Türkiye’nin en kuzey ucuna ayak basacağımız İnceburun deniz fenerine doğru hareket ettik.En kuzeyde denizin o mis gibi kokusunu içimize çekip fotoğraf çekindik.
Cittaslow Şirin Gerze
Sonra Cittaslow Gerze ilçesine doğru yola çıktık.Yaklaşık 53kilometre yol aldıktan sonra Gerze’ye vardık.
Karadeniz’in mutlaka gidilip görülmesi gereken birçok yerinin içinden unutulmaması gereken bir nokta.Türkiye’nin en mutlu şehrinin en mutlu ilçesi Gerze’ye girer girmez evlerin bahçelerinden gelen çiçek kokuları karşılıyor.Büyük şehirlerin gürültüsünden, trafiğinden , stresinden sonra sessiz sakin bir balıkçı kasabasına girdiğinizi hissediyorsunuz.Arabayı parkedip çantamızı sırtımıza fotoğraf makinemizi elimize alıp Gerze’nin dingin sokaklarından sahile doğru yürümeye başladık.Bahçeli evlerin arasından yürürken esen rüzgarın getirdiği çiçek kokularının atıştırmaya başlayan yağmurla birlikte toprak kokusunu size getiriyor.Sokaklarda gezerken billboarddan edindiğimiz bilgiye göre bu şirin güzel kasaba 1956 yılında bir evin mangalından lodos kaynaklı çıkan yangınla neredeyse yok olmuş ve sonra tekrardan yapılanmaya başlamış bir ilçe. Sahildeki küçük balıkçı restoranlarından deniz manzaralı keyifli bir yemek saati yapabilirsiniz.Ama biz akşam yemeğimizi Gerze yerine Sinop’da yemeyi düşündüğümüz için yemedik.Bol bol fotoğraf çektik, yürüdük, sahildeki banklarda oturduk , sakinliğin ve manzaranın tadını doyasıya çıkardık.Akşam saatlerine doğru Sinop’a döndük.Sahilde önceki gün gözümüze kestirdiğimiz güzel bir restoranda akşam balık yedik.Yürüyüş yaptık,çay bahçesinde deniz manzaralı keyif yaptık.Sinop akşamının tadını çıkardık.Ve muhteşem manzarasıyla bizi cezbeden Ada otel öğretmenevinde dinlenmek üzere odamıza çekildik.
Şehir hayatından , iş stresinden ,koşturmacadan sıkılıp kafanızı dinlemek ,gezmek, denizin ve doğanın tadını çıkarmak istiyorsanız bu rota tam sizlik diyebiliriz.Biz ertesi gün sabah erkenden Kastamonu’ya doğru yola çıkarken bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle….