Kitapta baştan sona kadar küçük bir cümle veya kelime aradım; bu kitabın sadece bir ironiden ibaret olduğunu belirten ama malesef… Thomas More Ütopya’sından yaklaşık 86 yıl sonra bir kitap yazıyorsunuz ve edebi tarafını azıcık değiştirmiyorsunuz bile. Baştan sona Hristiyanlıkla yıkanmış, insan duygusunu psikolojisini hiçe sayan, “Ben yaptım oldu.” gibi bir anlayışla yazılmış. Kadınlara sadece bir “mal” gözüyle bakılmış, onların fikrine danışılmamış veya empati yapılmamış (bunun sebebi daha yunan felsefecilerden beri gelen sabit bir bakış açısı örneğin; Aristoteles kadınların erkeklerin tamamlanmamış formu olduğunu düşünür.) ki siz komünist bir devlet kurma hayaliyle yola çıkan bir kişisiniz ve ilk sözlerinizde ülkenin temelinde eşitlik ilkesini koyuyorsunuz, ne yaman bir çelişki. Hele bir yerde amazonlardan da bahsediyor, bu kadar bilgiyle bu kadar kör bir düşünce.
Kitabın sonunda genel sorulara belli cevaplar verilmiş ki hiç biri rasyonel bir mantığa oturtulmuyor; ermişler papazlar vb. kişilerin daha önce söylediği sözlerle harmanlayıp bir cevap veriyor. Böyle bir zihinden çıkan Güneş Ülkesinin de elbette kapalı, tutucu, kısıtlı, despot bir yönetime sahip olduğunu düşünmek zor olmaz. Neredeyse her şeyin cezası bir şekilde ölümle bitiyor ve bir yandan da “kısasa kısas” var. Temelde böyle bir ülkede yaşamanız için kendinizi o devlete adamış olmanız ve başka hiçbir şey düşünmemeniz lazım ama insan robot değil değil mi ? Disiplinci ve insanlar üzerinde güç sahibi olmak isteyenlerin seçeneği böyle bir ülke olacaktır. Ama insanlara saygı, sevgi, şefkat ve hoşgörü ile yaklaşanlar böyle bir devleti kabul etmeyecektir. Vicdan önemli bir unsurdur doğruyu kavramak için en temel fark burada yatar, inceleyiniz.
“İnsan seçer, köle itaat eder.”