Çok duygusuz hissediyordu. Kimsesi kalmamış yalnızlığa mahkum edilmişti. Gözlerimi ondan alamıyordum. Ona bakınca yüzünü değil de içini görüyordum sanki. Sadece boş boş bakıyordu. Ne desem bilmiyordum. 10 yaşındaki çocuğa ne söyleyebilirdim. İçinde kopan fırtınaları kendine söyleyemeyen küçücük bir kız çocuğuydu o. Annesini babasını kaybetmiş. Yaşamak için bir umudu kalmamış küçücük bir kız çocuğu. Daha 5 yaşındayken babası alkol yüzünden ölmüş. Annesi ile yaşayan ufacıcık bir kızdı. Babasında hiç sevgi görmemiş. Ah küçük Elizabeth.
Annesi geçinebilmek için sürekli işe gitmiş. Çoğu günler çocuğunu görememiş. Ama Elizabeth bunu dert etmemiş. Tek endişesi annesinin de bir gün onu bırakıp gitmesiymiş. Ve en büyük kabusu şimdi gerçek oldu. O şen şakran her şeye gülen kız boş boş duvara bakıyordu. Ona bir yardımda bulunamadığımdan kendimden utanıyordum. Akrabaları bile bakmak istememişti kızı. Zorla amcası kabul etmiş. Annesinin gittiği o günden beri ağzını hiç açmamış. Kimseyle konuşmuyor. Amcası ve yengesi sürekli onu küçük görmüşler. Ah Elizabeth… Neler yaşamışsın sen?
Yaklaşık 2 aydır kara günlerini yaşıyor. Onu sevmeyen değer vermeyen insanlarla kalmak zorunda. Bu kız insanlardan umudunu kesmiş. Her sevdiğinin bir gün gideceğini düşünmüş. Onu çok iyi anlayabiliyordum. Durdum. Durmaktan başka çarem varmış gibi.
İlk adımı ben atıp sordum ona.
-İyi misin Elizabeth?
Benimki de soruydu zaten. İlkten yüzüme bile bakmadı. Sonra bana döndü. Masmavi gözleriyle gözlerimin içine baktı. Sanırım gözleri nemlenmişti ama tam anlayamadım ustaca sakladı o yaşları. Ah Elizabeth ağlaman gerek ama ağlamaktan da korkar hale gelmişsin. Bir anda boynuma atladı. Bana sıkıca sarıldı. Beni hiç bırakma der gibiydi. Sonra yüzüme baktı. Ellerini kaldırdı ve işaret diliyle konuşmaya başladı.. Ağzım açık bakakaldım. Elizabeth artık konuşamıyordu. İşaret dilini az çok biliyordum. Bana dediği şey içime oturdu. ‘Ne olursa olsun beni bırakmayacağına söz ver’ dedi. Gözlerim doldu. Ne diyeceğimi bilemedim. O an kafamdan bir sürü şey geçiyordu. Hiçbir şey düşünemedim. Umutların, duyguların tükendiği yerdi burası.
Ona söz verdim. Onu hiç bırakmayacaktım. Ona sarıldım. Ve düşünmeden edemedim. Benim ne güzel tozpembe bir hayatım varmış..