Bana sen güçlüsün demişti ama ne yapmıştım ki güçlü olayım?
Aslında kendimizi olmadığımız biri sanarız, çünkü benliğimizi gösterecek bir şey yaşamamışızdır.
Bazılarımız kendine duygusuzum der ben üzülmem fazla, duygusuzum zaten falan ama ne yaşamışlardır ki duygusal olsunlar? Yaşadığımız şeyler belirler bunu.
Gerçek kötülüğü görene kadar güçlü sanarız kendimizi sonra o ufak tefek şeyler gelir geçer. Hayatınızı derinden etkileyen kötü bir şey olur ve o an anlarız aslında çokta güçlü olmadığımızı yıkılmış, toparlanmakta zorluk çekiyorken buluruz kendimizi. Hani güçlüydük?
Ya da duygusal değilizdir. Üzülmeyiz, ağlamayız fazla ta ki bizi gerçekten etkileyen duygusal bir olay olana kadar. Göz yaşlarımızı tutamazken buluruz kendimizi, yanar gözlerimiz, acır, şişer, kızarır yaşlar içinde ama durmaz göz yaşlarımız. Hani duygusuzduk, fazla üzülmezdik ya biz?
Ve sevemeyiz sanarız kendimizi, ben birini sevemem, vazgeçemeyecek kadar bağlanmam ben kimseye, yoktur aşk diye bir şey, kanmam ben dilden dökülen güzel sözlere.
Hem nedir ki sevgi? Neden vazgeçemeyesin bir insandan, ölmeyiz ya sanki hasretinden ne olacak, her şey unutulur, her şey biter ve herkes gider zaten. Kurarız bu cümleleri, hatta fazlasını, sonra birisi girer hayatınıza, biri tanıştırmaz belki, görüp yakışıklıymış ya da güzelmiş de demezsiniz. Tesadüfen girer hayatınıza bir anda başta herkes gibi sonra en özeliniz olur, bir anda da aşık oldum da diyemezsiniz, sonradan emin olursunuz hislerinizden, biz her iyi ve kötü duyguyu yaşamak için varız.
Yani şöyle ki, kendimizi kandırırız bazı durumlarda kendimizi tanımadığımızı fark ederiz ve sonra aynaya bakar, ben buymuşum ya deriz, Ama unutmayın ne kadar kötü düşersek o kadar güçlü kalkarız. Kendinizi tanımıyor olabilirsiniz belki bir gün kendinizi hıçkırıklar içinde ağlarken bulursunuz ya da yıkılmış güçsüz kalmış halde ya da belki aşık olursunuz.
üzüntünüzden kaçmayın, mutluluk üzüntünün arkasından koşuyor da olabilir.
Ve yine unutmayın ki, yıkılışlar yeni kuruluşlardır.