Çin İşgal altında tutuğu Doğu Türkistanda Uygurların davranışlarına göre puan verileceği bir sosyal kredi sistemini hayata geçirdi. İyi bir puana sahip olmayanların toplumda yer bulması zorlaşacak. Yanlış sitelerde fazla vakit geçiren, doğum kontrol kurallarına uymayan ya da hükümet aleyhine konuşanlar puan kaybedecek. George Orwell tarzındaki deneylerine Doğu Türkistan’da başladı. İşgalci Çin rejimi Doğu Türkistanın kadim halkı Uygurları hapse atmasını ve işkenceleri ısrarlı bir biçimde inkâr etmesine rağmen, belgelere göre 2 milyondan fazla Uygur, Doğu Türkistan’daki politik eğitim kamplarında alıkonuldu.
Doğu Türkistanda her sokakta, her kapalı alanda yüz tanıma sistemine sahip kameralar, markete girerken dahi gereken dijital kartlar, bıçakların üzerindeki QR takip kodları, cep telefonları ve bilgisayarlara yüklenmesi zorunlu takip programları Dünyanin Çin’in laboratuvarda ürettiği Çin virüsünü nasıl kontrol altına aldığını tartışırken, geçtiğimiz günlerde sosyal medyaya düşen, İngiliz bir turistin Çin’de salgın sürecinde gördüklerini anlattığı video, Çin’in dijital araçlar üzerinden Doğu Türkistanlıları nasıl izlediği ve kontrol ettiğini gözler önüne serdi. 2017 yılında pilot uygulaması yapılan sosyal skorlama ile Çin’in Doğu Türkistan,Tibet,İç Moğolistan otokan halkları üzerindeki gözetleme ve kontrol gücünün geldiği nokta ise dehşet verici.
Sosyal Skorlama Sistemi ile George Orwell’in 1984 Distopik Dünyasına Hoşgeldiniz.
Çin Hükümeti 2021 yılı itibariyle 1 milyar 438 bin Çin vatandaşını kontrol edebilmek için, hem gerçek hayattaki davranışlarını hem de sanal ortamdaki hareketlerini denetleyerek, ne kadar güvenilir olduklarına göre bir skorlama sistemi ile sosyal kredi sistemine geçişini tamamlayacak. Bu skorlama sistemi sizin seyahat, eğitim, kredi ve sigorta gibi hizmetlerden yararlanıp yararlanamayacağınızı belirliyor. Eğer trafik kurallarına uymazsanız, fatura ödemelerinizi zamanında yapmazsanız, çevrenize uyumlu bir insan olmazsanız skorunuz düşürülüyor ve eğer skorunuz düşükse restoran ve otellere giremiyor, uçak bileti alamıyor, metroya binemiyor, havaalanındaki hizmetlerden ve diğer bir çok sosyal haklardan yararlanamıyorsunuz. Yüksek skora sahip kişiler ise hizmetlerden daha geniş kapsamlı ve daha hızlı bir şekilde yararlanarak bir çok ayrıcalıklı hakka sahip oluyor. Mesela, fiyat indirimleri alıyorlar, terfi ediliyorlar, daha kolay kredi alabiliyorlar.
Büyük veri ile dijital gözetim.
Çin’de cep telefonu kullanmadan neredeyse hiçbir şey yapılamadığı için vatandaşları dijital araçlar üzerinden izlemek çok kolay. Ayrıca bankalar, online alışveriş siteleri, sohbet ve partnerlik uygulamaları da kullanıcılarının verilerini devletle paylaşıyor. Çin’de yaşayan herkes yaklaşık 200 milyon kamera ve yüz tanıma sistemiyle her an izleniyor. Mesela kırmızı ışıkta geçenler kolaylıkla tespit edilebiliyor.
Bu sistem, Çin’in en başarılı istihbarat şirketlerinden biri olan Sensetime tarafından tasarlanmış. CEO’sunun yaptığı açıklamaya göre, geliştirdikleri kamera sistemi ile, insanların cinsiyeti, yaşları, yaptıkları iş vb. bir çok bilgi listelenirken, Çinli polislerin kullandığı bu kameralarla entegre çalışan gözlüklerle beraber, Çin’de yaşayan herkes hakkında toplanılan devasa büyüklükte verilerle vatandaşların bütün hareketleri sürekli gözetleniyor
Çin koronavirüsü de bu dijital gözetim sistemi ile kontrol altına aldı.
Geçtiğimiz günlerde Şangay’da bulunan bir İngiliz turist, Çin’in korona sürecini nasıl yönettiğini tüm gerçekliği ile anlattı. İngiliz turist videosunda şunları anlattı: “Çin hükümeti vatandaşlarına dair muazzam büyüklükte veriler topluyor ve koronavirüsün yayılmasını bu verileri kontrol ederek gerçekleştiriyor. Mesela apartmanlardan ne çıksalar yüz taraması yapılıyor. Bu fotoğraflar ve Çin’deki tüm kapalı devre kameralardan gelen görüntüler (ki bunlar yaklaşık 200 milyon kamera) merkezi bir veritabanına gönderilip yapay zeka ile çözümleniyor. Bu yüzden eğer bir kameranın görüş alanındaysanız, siz sokakta gezerken Çin hükümeti muhtemelen yüzünüzü analiz ediyor ve nerede olduğunuzu biliyor.
Bir diğer önemli veri kaynağı ise WeChat uygulaması. WeChat, uygulamanın sosyal medyası ve banka kartınız bir süper uygulamaya dönüşüyor. Bu şekilde devlet bulunduğunuz yeri, satın aldığınız ve arkadaşlarınızla konuştuğunuz şeyleri biliyor. Çin halkı bu durumdan genellikle haberdar. Hükümet bu verileri kullanarak şimdiye kadar denenmiş en yüksek teknolojili salgın kontrolünü uygulamaya çalışıyor. Eğer Çin’de hastaneye giderseniz, hastane sizi kaydediyor ve yetkililer isminizi bu büyük veritabanından alıyorlar. Bir algoritma sayesinde son 14 günde ziyaret ettiğiniz tüm yerleri ve temas kurmuş olabileceğiniz herkesi belirliyor. Bu yüzden WeChat uygulamasıyla ekmek aldıysanız fırıncı bilgilendiriliyor ve kendisini 14 gün karantinaya alması gerektiği söyleniyor. Ayrıca uçakta yanlarında durduğunuz insanlar da artık kendilerini 14 gün boyunca eve kapatmaları gerektiğini biliyorlar. Her vatandaşın bir kodu var; Kırmızı, sarı ve yeşil şeklinde. Bazı şehirlerde sadece yeşiller araba sürebiliyor. Diğer renk koduna sahip olanlar süremiyorlar. Bu şekilde yapılan kısıtlamalarla salgının kontrolden çıkması önlenebiliyor.”
Çin Komünist Partisine oy vermeyenler fişleniyor.
Bankalardaki kredi puanları düşük olan Çinlilerin, uçağa ya da trene binme hakları ellerinden alınıyordu. 2017 yılında tam 23 milyon kişinin uçağa ya da trene binme hakkı sınırlandırılmıştı. Çin vatandaşları, Çin Komünist Partisi’nin kendisine oy vermeyenleri tespit edip, onların sosyal skorlarının düşürmesinden ve böylece sosyal haklardan ve hizmetlerden men etmesinden endişe duyuyorlar.
Digital Diktatörlüğün Kurbanı Uygurlar
Çin Komünist Partisi (CCP) için potansiyel tehdit olarak görülen Uygurların kanunsuz bir şekilde alıkonulmasına ilaveten, Çinli yetkililer; Doğu Türkistan’ı, her yerinde güvenlik noktaları olan ve bölgede bulunan herkesin kameralarla yakından gözetlendiği bir alan haline getirdi. Çin, terör ile savaşma ve sosyal istikrarı koruma bahanesini kullanarak Doğu Türkistan özerk bölgesinde kontrolü arttırma amaçlı güvenlik tedbirleri için 8,8 milyar dolardan fazla para harcadı. Ayrıca; yüz tanıma, kapsamlı gözetleme kameraları, hatta Doğu Türkistan bölgesi sakinlerinden DNA toplama gibi yeni gözetim teknikleri geliştirme noktasında Çin’in oldukça ilgili olduğunu biliniyor.
Açıkça görülüyor ki Çin hükümeti, Doğu Türkistan’da daha fazla güvenlik elemanının işe alımı için büyük yatırımlar yapmaya hazır durumdadır. Buna ilaveten, hükümetin yaptıkları bize gösteriyor ki hükümet, bu geliştirilen teknolojileri ülkenin diğer bölgelerinde de uygulamak niyetindedir.
Çin hükümeti, Doğu Türkistan bölgesine adeta bir deney alanı muamelesinde bulunuyor. Çin hükümeti; doğudaki sahil bölgelerinden ve Çin halkının dikkatlerinden uzak olan bir bölgede, hatta kendi ülkesi içinde Orwell tarzı bir eyalet kurdu ve oradaki insanları en son geliştirdiği teknolojilere denek olarak kullanıyor. Hükümet daha olgun ve tamamlanmış bir sistemi geliştirdiği anda, çok büyük ihtimalle, bütün vatandaşlarını gözetleyebilmek için bu gözetim sistemini Çin’in diğer bölgelerine de adapte edecektir.
Çin hükümetinin Doğu Türkistan’daki Uygurlara karşı yaptığı akıl almaz zulümlere rağmen, Çin halkının, küçük de olsa, geliştirilen gözetim ve kontrol sisteminin meşruiyetini sorgulama imkânı var. Oysa, Çin hükümetinin; yetkililerin kendilerine karşı yaptıkları hiçbir davranışa tepki koyamayan vatandaşlar üzerinde sınırsız bir gücü bulunuyor. Aslına bakılırsa, kanuni bir incelemeye göre Doğu Türkistan’daki politik eğitim kampları, Çin hukuku içinde bile meşru hale getirilemez.
Hükümetin hareketlerini denetleyen bir mekanizma olmadığından Çin güvenlik yetkilileri, istedikleri zaman Doğu Türkistan’daki durumu Çin halkının bütününe de uygulayabilir. Elbette; sistemi kurmak çok maliyetli olacaktır, yine de bu, temel hedefi demokratik seçimler yerine gücünü korumak olan bir rejim için kolayca halledilecek bir engeldir. Çin, nihayetinde Orwell tarzında bir totaliter devlet olma yoluna girecektir.
Birleşmiş Milletler ve çeşitli insan hakları örgütlerinin baskılarına rağmen, Çin’in Uygurlara karşı uyguladığı acımasızca işkenceleri durdurma konusunda herhangi bir adım attığını göremiyoruz. Aksine, The Daily Beast gazetesinin raporuna göre Çinli yetkililer Uygurlara olan baskılarını denizaşırı bölgelere kadar genişletti. Çinli yetkililer, Çin sınırları dışında bulunan Uygurların Çin-karşıtı protestolar organize etmesini, memleketlerinde yapılan zulümleri dünyaya duyurmalarını, hatta medyaya konuşmalarını engellemeye çalışıyor. Bu kişileri, hala Çin sınırları içinde bulunan akrabalarını alıkoyma ve tutuklama ile tehdit edip susturmaya çalışıyor.
İşgalci Çinin Uygurlar üzerinde kurduğu Orwellyan tarzı digital diktatörlük Doğu Türkistan’da toplumu travmalara sürüklüyor. Özellikle işsizlik ve dini hayatı özgürce yaşayamama Doğu Türkistanlıları radikalizme yöneltiyor.