BİZDEN HİÇ KALMADI
Elindeki antik bir tabancayı kendi kafasına dayayarak gözyaşları içerisinde “Bizden hiç kalmadı Münir bey” diyerekten acınası ve çaresiz durumunu bu son cümleleriyle tamamlayıp ve malesef tüm ısrar ve ikna etme çalışmalarına rağmen tetiği çekerek gizemli bir intiharla aramızdan ayrılan emekli albay sait beyin ölümünü ve onun ölümünden iki buçuk saat sonra eşinin intihar olayını öğrenmesi üzerine kalp hastalığı yüzünden fenalaşıp daha hastaneye varamadan abisinin kullanmış olduğu araçtaki arka koltukta biricik oğlu Tayfunun kolları arasında hayata gözlerini yumarak Tayfuna ve bizlere büyük acılar bırakan bu lanetli günü tüm mahalle olarak hiç unutamıyoruz. Duvarlara unutanın kanı kurusun diye bir süru yazılar yazılan ve hala evimin önündeki duvarda yazılı olan yazıyı ve altına atılan tarihi gördükçe Tayfunun çaresizliği gözlerimin önünde bir daha canlanıyor ve Tayfun bir kez daha sokağın ortasında ölüveriyor.
Yağmurlu bir ilkbahar akşamında sokak sakinlerinin sessiz ve de sakin bıraktığı sokağın parke taşlarıyla döşenmiş yollarında yürüyen ben deniz ve benimle birlikte ortaokulda k harfini ters yazıyor diye alay konusu edilip hayatlarındaki herşeyin tersine gideceğinden habersiz bir şekilde çocukça fakat şımarık bir tavırla kendisine ters niyazi lakabını takan ortaokul arkadaşları yüzünden yıllarca bu lakapla anılan fakat ancak iki yıldan beridir kendisine karşı bu lakapı kullanmayan sokak sakinlerine buruk ve de ezikikle karışık gizli bir minnetarlık duyan Ters Niyazi ve onunla birlikte yolda tesadüfen karşılaşmış olduğumuz sarhoş ve sırf kız arkadaşına bakış attı diye eşşek sudan gelene kadar dövülüp üstüne buda yetmezmiş gibi tacize uğradığına dair karakola etmiş olduğu yalandan bir şikayet yüzünden yaklaşık 15 gün kadar nezarette yatan ve ailesine bu durumu izah edemediğinden dolayı türlü türlü yalanlar uydurmak zorunda kalarak bu iğrenç olay yüzünden sevdiği kızdan ayrılan, üstelik alkole başlayan emekli memur Nazım beyin oğlu olan Basri ile birlikte sokağın bozuk yollarında avare avare dolaşan bizleri evinin terasında oturup çekirdek çitlyerek tepeden süzen şahin bakışlı ve evlenme çağına gelmiş iki genç kız sahibi olan Münire teyze ve bu sokağa yeni taşınmış olan muhtemlen şuan evindeki kanepede uzanarak televziyondaki haber kanallarını seyreden politikacı ve aynı zamanda hukukçu olan Rauf bey tüm bunlardan habersiz bir şekilde sevmediği siyasetçilere sövmekle meşgulken biz ,hepimiz, mahalle sakini sıfatını çoktan ruhumuza işlemiştik bile.
Biraz acı bir metin ama karantinadayken okunacak bir yazı bence:) Uzun cümlelerle yazmaya çalıştım ve bir mahalle ortamı oluşturma gibi bir amaçla yazmıştım. Umarım beğenirsiniz..