Pür dikkat kesildik…
Koronavirüs’ün ne zaman yaşamlarımızdan çekip gideceğine…
Yine, aşının ne zaman ülkemize geleceğine?
Ama, öte yandan “yaşam” devam ediyor.
Devletimizin tepe noktalarından ne kadar da sosyal hareketliliği azaltalım tavsiye ve uyarıları gelse de…
Son tahlil de…
Vatandaşlarımız, kâh eğitim odaklı kâh geçim odaklı dışarıya çıkarak, sosyal hareketliliğe neden olmaktalar.
Neyse… Yine benim konum, beyin göçü. Köşelerde gezinirken beyin göçünden dem vuran yazılara denk geliyorum. Almanya’da iki Türk bilim insanının aşı çalışmalarında ön plana çıkmaları… Yine Nobel ödüllü bilim insanımız Aziz Sancar örnek gösterilmekte.
***
Evet…
Belki, artık bıktınız aynı konuları okumaktan ama insan kaynağımızın niteliği ve yurdumuzda kalarak, yeri geldiğinde bilimsel çalışmalarda faal olmaları yeri geldiğinde ise direkt üretim sahasında faal olmaları, ülkemizin global bağlamdaki gücü açısından hayatidir.
Son günlerde, ülkemizde değişim rüzgârları estirilmekte. Reform yapılması gereğinden dem vurulmakta. Hakikaten ülkemizde bir değişim yapılmalı: Bu değişim artık esaslı bir değişim olmalı. Özgürlükçü ortamların yeşertilmesi, insanların özel yaşamları ile mülkiyet haklarının olması gereken hukuksal koruma altına alınması gereği… Değişim iyidir. Hem ekonomik hem de siyasal okumalara istinaden, yeniliklere uygun olarak ülkemizdeki çalışma hayatı ile sosyal yaşamın ahenk içinde sürdürülmesi, genç insanlarımızın, ülkemizde bir gelecek tasavvur etmeleri açısından önem arz etmektedir.
Kimse kusura bakmasına ama…
Beyin göçünü bizler daha çok yazıp çizeceğiz.