Dünyaya hiç dokundunuz mu?
Herkesin kendine özgü “özgürleşme” yöntemleri vardır. Benim özgürleşme halim ise, dünyaya dokunmaktan geçer. Dünyaya dokunabilmek ruhumuza nefes aldırır. Bizi hayat karmaşasından uzaklaştırıp, kendimizi “kendimize” hatırlatır. Hem yeryüzünün büyüklüğünde bir nokta olduğumuzu, hem de olmadığımız durum da yeryüzünün de yok olacağını hatırlatır.
Gün içinde koştururken, işe giderken, eve dönerken bir an durup gökyüzüne baktınız mı? Eğer bakmadıysanız ilk fırsatta bunu deneyin. Gökyüzündeki kuşlar uçuşurken, derin bir nefesle, varlığı içinizde hissedeceksiniz. Bu adım özgürlüğü hissetmenin ilk adımı olacak.
Hareket halindeki bir arabanın camından elinizi (güvenle) uzatıp, parmaklarınızın arasından havayı kuvvetlice geçirirken gözlerinizi kapatıp, içinde olduğunuz karmaşayı bir an için unuttuğunuz da dünyayı avuçlarınızda hissedeceksiniz. Bu özgürleşmenin 2. adımı olacak.
Sıcacık, ışıl ışıl bir yaz. Denizin içinde insanlardan biraz olsun uzaklaşmış yüzüyorsunuz. Suyun üzerinde hareketsiz süzülürken, gözleriniz gökyüzüne paralel, teniniz evrenin kalbi…Orada sadece siz, deniz ve gökyüzü var. Bir an olsun her şeyi unutup iliklerinize kadar özgürlüğü hissedip dünyaya dokunursunuz. Bu da özgürlüğün 3. adımı olacak.
Özgürlük sizsiniz, sizin yöntemleriniz. Yaşadığınız bir “an”ı özgürleştirmek sizin avuçlarınızın tam içinde gizli…