Göğsüm tıpkı bir sünger gibi bazen alabildiğince büzüşüp, içinde hiç bir duyguyu barındırmayacak hale geliyor. Ve büzüştüğü o son noktaya kadar içindeki tüm ağır anıları akıtıyor. Bazense yeniden içini duygu karmaşası ile doldurup, o ilk hafifliğinden eser kalmayacak şekilde ağırlaşıyor. Hafif hali umudu, ağır hali yıpranmışlığını ifade ediyor muhtemelen. Umut dediğim, yaşayabileceğim kadar nefes almakla eş değer. Yani ne çok az ne de öyle had safhada. Göğsümün içinin su dolu ağır bir süngere dönüşmesinin nedeni sensin. Sıktıkça akan su bana bıraktığın anlamsız duyguların bedeli. Hiç sevmeyerek, çok güzel seviyormuş gibi davranmanın eseri. Hiç olmayacak şeyleri, olacakmışçasına bakman gözlerimin içine. Gülmen sonra.. Sen benim ısrarla reddettiğim göğsümün ağır yanısın. Savsam başımdan seni, orası her daim burdayım dermişçesine ağırlığını hissettirir bana. Seni seviyor muyum hala, bilmiyorum. Ama bazı sabahlar hiç olmamasına rağmen, hiç olmayacağına rağmen kollarında uyanmak gibi hadsiz bir istekle uyanıyorum. Kokunu burnuma hak tanıyor, bakışlarını göğsüme varana dek ruhumdan akıtmak istiyorum. Üstelik deli gibj. Neyse ki ne sevgi, ne de istekler gerçeklik beklentisine girmez her daim. Hayali isteklerimle yalnız beni kendinden haberdar edişine duyduğum gerçek kızgınlıklarla geçiriyorum günlerimi. Senin günlerin her daim güzel olsun..
18.11.20
Subscribe
Giriş Yap
Yorum yapmak için giriş yapmalısın
0 Yorum