Bu aralar çok fazla seçmen nabzını ölçmeye yönelik saha anketleri yayımlanmakta.
Acaba diyorum…
Bu anketler, gerçekten de kamuoyunu bilgilendirmek ya da daha olumsuz cihette manipüle etmek maksadıyla mı yayımlanıyor?
Çünkü… Ne iktidar tarafından… Ne de muhalefet tarafından…
Bu yayımlanan anket sonuçlarına “güven” duyulmuyor. Hem iktidar tarafı hem de muhalefet tarafı, bu anketlerin “hakikatleri” yansıtmadığını ifade ediyorlar.
Bir bakıma, kendilerinin, anket sonuçlarında, önde gittiklerini beyan ediyorlar. Özellikle, “kararsız seçmen” üzerinde duruyorlar. Öte yandan, “yüzer gezer” seçmen profili de gözden ırak tutulmamalı.
Türkiye’de “seçmen davranışlarını” tahmin etmek veya seçmen davranışlarının sonuçları üzerine analizlerde bulunmak, bazen tumturaklı çıktılar verememektedir.
Evet…
Türkiye’de her ne kadar bölgemizdeki ülkelere göre daha oturmuş bir demokrasi kültürümüz ve olgunluğumuz varbulunsa da…
Ülkemizde, “sınıf bilincinin” ve yine “vatandaş olmanın” ayırdına varamamış geniş kitleler; özellikle seçimlerde seçim sonuçlarını etkileyebilme potansiyeline haiz lümpenlerin varlığı, seçimler ve demokrasimizin kalitesi bağlamında standart değerlendirme yapılmasına mâni olarak durmakta.
Demek istediğim…
Ben, bu seçim anketlerine çok fazla prim vermiyorum:
Türkiye’de seçmen kitlesi, yeri geldiğinde “anlık” tepkiler verebilmekte. Demokrasi kültürünün yeterince oturmamasından mütevekkil, vatandaşlarımızın seçim anındaki tepkisel hareketlerinin yeri geldiğinde ölçülememesine neden olmakta.
Önemli olan: İktidara namzet adayların, söylem ve eylem birlikteliğinin olmasıdır. Bu millet artık “cek-cak”’lı siyasal retoriklerden bıktı.