Oyun kurucu siyaset merkezi olmak böyle bir şey…
Deprem acısını unuttuk…
Şimdi tek gayemiz:
ABD Başkanının Türkiye’ye yönelik tutumunun ne olacağı yönünde…
Daha önce, Trump mı Biden mı diye, papatya falı açarken, daha doğrusu, kimin siyaset bağlamında işe daha yatkın olduğunun düşünü kurarken…
Son tahlilde…
Amerikan Başkanı Biden seçildiğine göre…
BİDEN, ülkemize nasıl bir tutum takınacak, televizyon ekranları bunu irdeleyen tartışma programlarıyla dolu.
Tabii bazı tahliller yapmak olanaklı:
Efendim, Trump, cari siyasal iktidarımıza daha yakın ve dostane politikalar izlediğinden, tekrar Trump’ın seçilmesi bizim dış politikamız açısından daha elverişli olurmuş!
Öte yandan…
TRUMP’IN başıbozuk davranış sicili ne olacak?
IRKÇILIK…
YABANCI DÜŞMANLIĞI…
GÖÇMEN SORUNU…
ETNİK MİLLİYETÇİLİK…
KABA SİYASET DİLİ…
Bu fasıla daha da uzatılabilinir.
Gerek yok. Diğer yandan endişelere baktığımızda:
Trump’ın “demokratik bir seçimle” işbaşına gelmiş ise de, “demokratik yollardan” gitmeyeceği kaygısı vardı…
F-35 uçak projesi…
Ermeni lobisi…
S-400 füze bataryaları…
***
Çeşitli vesilelerle daha önce de yazmıştım…
Dönem, çağımız…
“Post-truth” çağı!
Algılarla oynanan bir dönemdeyiz.
Hakikatler perdelenmekte.
İmajlar ile insanların zihinleri işgal edilmekte.
Tabii öte yandan…
AMERİKAN seçimlerinin tesirini makro ölçekte incelemek lâzım:
Tecrübe edildiği üzere…
Trump döneminde, Amerika Birleşik Devletleri, emperyal hırslarla ülkeleri veya bölgeleri her zaman yaptığı gibi “yeniden dizayn” etmedi.
Ama…
Bu demek, ABD’nin derin devlet reflekslerinin kenara çekildiği olarak telakki edilmemeli.
Soft power…
Hard power…
Trump dönemi için, daha çok “yumuşak güç” geçişi denebilir.
Tamam da…
Bu kadar çok analiz yapılıyor…
Yazılıp çiziliyor…
Endişeye mahal olmamalı.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, çadır devleti değildir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, hem iç siyasa bağlamında hem de dış siyasa bağlamında, kişilere ram olarak yönünü tayin edecek uydu devleti de değildir.
Her şeyin şahidi yine her zamanki gibi…
Zaman olacak. İlerleyen dönemlerde, hem bölgemizde hem de dünyada nasıl bir siyasal cereyan vuku bulacak…
Bekleyip görmek durumundayız.