Allah tarafından bize verilen büyük nimetlerden birini kendi ellerimizle bertaraf ediyoruz veya ziyan ediyoruz neyi mi ?
Vakti …
Nasıl mı?
Sabahın erken saatlerinde uyanıp, geç saatlere kadar koşturarak. Genç bireyler olarak okula git, işyerine git gez,dolaş ayriyeten sosyal medya da bir dünya turu kalmaz ki zaman. Çalışan bir anneyseniz koştur koştur bitmez ki dosyalar,toplantılar eyvah! İşten dönünce geç oldu ne iş yetişir ki bu saatte telaşı. Alelacele sevginizi içine koymadan sisteme, mevcudata, patrona,arkadaşa kızarak yaptığınız yemekler, neye yarar? Ailecek vakit geçirecek bir hafta sonunuz var onda da yapılsın bakalım bir hafta boyunca biriken ev temizliği. Ha birde merdivenden çıkarken tanıdığınız komşuların muhabbetsizliğinizden şikayetleri var ne cevap verilebilir ki ah komşucuğum sizle muhabbet etmeyi biz de isteriz lakin iş güç işte kalmıyor ki zaman diyerek birkez daha sıyrılırsınız. Ev hanımıysanız sabah namazından sonra uyuyamazsınız üç defa kahvaltı hazırla, sonra ardı ardına yolla çocukları okula. Daha sonra başlasın her gün düzenli yaptığınız ev temizliği. Koltuklar kirlenmesin, süs eşyaları kırılmasın diye kimseyi oturtmadığınız misafir odasından tutun kiler’e kadar. Anlayamadım ki her gün mü kirlenir buralar? Elbet biter işler güçler bu defa akşam yemeği vakti girmiştir. Yorgunluktan ne yemek yapılır o saatte? Yetiştiremeyince başlasın eşten, kayın aileden, çocuklardan, evden, mutfak ihtiyaçlarından şikayet etme. Şefkatle yemek yapmak yerine şikayetle yaparsınız yemeği sizce kalır mı hiç lezzeti? Eş dost dışarıda görüp kendilerini ziyaret etmediğiniz den şikayet eder. Hepimizin âşinası olduğu cevabı verirsiniz vakit mi var ev, temizlik, çoluk çocuk yemek zaman kalmıyor ki. Bir de babamız var tabi. Sabah işe giden akşam eve dönen günleri öylece geçirmekte olan. Sürekli bir hesap peşinde hep yoğun ve yorgun. Çocuk babasından oyun ister yorgunum der, oyuncak ister önümüzdeki aya erteler. Hafta sonları boş olur sadece o da bir pazarım var der ya halı saha maçına gider ya da kırathaneye. Ne evladına vakti kalır ne de eşe dosta.
Efendilerim böyle kalabalık bir hayatta yaşarsak zaman kalmaz ne gençliğimize ne de eşe dosta. Yaşamdan şikayetler çoğalır. Sevgiyle, şefkatle yapılmayan bir yemek istediği kadar etle yapılsın çocuk vitamin alamaz. Eskilerde ekmek salça yiyen çocuk daha mutlu ve sağlıklıydı çünkü sevgili annesi salça dan ziyade şefkat sürermiş ekmeğine. Her çocuğa bir oda bir yatak yokmuş mesela. Bütün aileye bir oda iki yatak varmış ondan kışları sıcak geçermiş. Evler, odalar süs eşyaları ile değil insanlarla dolarmış diziler, telefonlar değil insanlar konuşurmuş bundan dolayıymış bitmek bilmeyen muhabbetler. Baba işten dönünce ne kadar yorgun olursa olsun çocuğuyla misket oynar mış. Şimdi bırakın misket oynamayı bakkallar da misket bulabilen var mı? Anne işten dönünce komşu bir yemeği, anne bir yemeği yaparmış iki yemek iki aileye bölünür müş komşusuna bırakın tencere ile yemek vermeyi kase ile gönderen var mı?
Bahsettiğim yıllar 1960-1980 yılları değil bundan yirmi yıl öncesi 2000’li yıllar.
Bu yoğunluk bu koşturma niye? Bunca vakit kime niye yetmez? Ben söyleyeyim evimiz, arabamız sevgisiz yetiştirdiğimiz, çok ama çok sevip en çok acı çektirdiğimiz çocuklarımızın geleceği için. Biriktirdiklerimiz geleceğe yatırım yapmak adına mı yoksa bunca yoğunluk onda varsa bende de olmalı hastalığı mı? Hani vakit yoktu öyleyse bu yatırım niye? Şu zamanda bir saatlik ayak üstü sohbete vakit yok ama gelecek için biriktirmeye vakit çok. Emin olun gelecek için zerre misali garanti yok. Şu ömrü hayatta bize kalmayacak edâvatlar için kendini ve sevdiklerini yıpratmaya gerek yok. Ev iki günde bir temizlene bilir, ek iş yapılmaya bilir, her hafta halı saha maçına gidilmeye bilir. Böylece vakit çoğalır şikayet azalır. Eş dost artar muhabbet koyulaşır fazla işlerden kurtulun ve yükünüzü azaltın ve sevgili insan unutma ki her şey seninle başlar. Başla yükünü azaltmaya vaktini arttırmaya.