Havuç şu bizim bildiğimiz toprakta yetişen turuncu yeşil saplı sebzeyi kastetmiyorum. Sopa, evet sopa da fiziksel olmasa da tam olarak şiddet içermese de ceza yöntemi olan sopadan bahsediyorum. Peki, ikisi arasın da nasıl bir ilişki kurulabilir?
Bu küçüklükten belli alıştığımız bir durumdur. En basit haliyle anlatacak olursak, bir annenin çocuğuna akıllı durursan sana çikolata vereceğim yahut uslu durmasan seni cezalandırırım demesidir. Kısaca iyi davranışın ödüllendirilmesi, kötü davranışın cezalandırılmasıdır.
Bu yöntem günümüzün bütün mesleklerinde az da olsa vardır. Bir nevi kuralları uygulama yöntemidir. Peki, bu medya da nasıl gelişiyor?
Öncelikli olarak basın özgürlüğü, düşünce özgürlüğünün bittiği nokta diyebiliriz. Medya patronları iş yerindeki yayın politikasında despot bir yöntem sergileyince muhabire de hakkaniyeti gözetmek engel oluyor. Medya patronları onların istekleri doğrultusunda haber yazan muhabire havuç, yazmayan muhabire sopa veriyor. İyiye iyi kötüye kötü denilemiyor. Yayın politikası neyi uygun görüyorsa onu yazmak zorundasın. Yazmasan ya haberin yayınlanmıyor ya da işten çıkarılma oluyor muhabir işsiz kalıyor. Bu durumda muhabir havuç ve sopa arasında kalıyor. İşinden olmak istemeyen muhabire havuç daha cazip geliyor.
Bu doğru bir şey olmadığını biliyoruz fakat günlük hayatta isteklerimizin olması için bizim sözümüzün geçtiği insanlara bile uyguluyoruz farkında olmadan ne yazık ki…