Altı yaşlarında çizgi film izlerken haber saatinde babam haber kanalını açardı. O yaşta babama baş kaldırıp çizgi film açmasını isterdim. Babam da haberden sonra çizgi film gösteriyorlar derdi. Haberlerden sonra bir dakikayı bile geçmeyecek tarzda çizgi filme benzer aslında politikadan, çocukların da dikkatini çektiği çok kısa bir yayın verirlerdi. Bende çocukluk ya onun havasına izlerdim haberleri. ilk başlarda haberler bitene kadar oyun oynar ya da resim yapardım. Ama bir zaman sonra haberlerde dikkatimi çeker oldu. En çokta haberi sunan sunucu. Aklımdan acaba nasıl olunuyor spiker diye geçirmiştim. Sonrada bende böyle olacağım diye aklımdan geçirdiğimi hatırlıyorum. Aklımda hep gazetecilik kaldı. Ama tabi öğretmenlerim ilk okulda her öğrenciye ait olan o sarı kaplı defteri yazarken polis, hemşire, avukat tarzı meslekleri söylerdim.
İnsanların çocuklukta yaşadığı şeyler hep aklının bir köşesinde kalır ya, benim de öyle oldu. Bizde bir tane fotoğraf makinesi vardı. Kuzenim Almanya’dan getirmişti. O fotoğraf makinesini o kadar çok seviyordum ki çekince müzik çalıyordu. Bir gün halam gelmişti bize. Fotoğraf makinesini gördü ve bu benim kızıma lazım olur diye aldı götürdü. O kadar üzülmüştüm ki halama sinirlenip kendi kendime söylenmiştim. Bir gün benim daha güzel bir makinem olacak demiştim. Şimdi profesyonel bir makinem oldu. Anlayacağınız bu mesleği ben altı yaşımda istemeye başlamıştım.
Yıllar geçti ve ben Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümünü kazandım. Bu bölümü kazandığıma çok sevinmiştim sanki tıpı kazanmış gibi… Okula gittiğimde fotoğrafçılık, haber yazma teknikleri tarzında derslerin oluşu beni daha çok heyecanlandırmıştı. Hocalar teknikleri gösterince ve kendimiz haber yazmaya başlayınca çok seviniyordum. Normalde ödev yapmayı seven biri değilim fakat verilen ödevler uygulamaya koyulunca sanki ödev değil de kendi mesleğimi icra ediyormuşum hissi veriyordu. Yaptığımız haberler okulun gazetesinde yayımlanıyor ve bizim bazı kurumlara gidip çoğu insanla röportaj yapmamız beni cesaretlendiriyordu. Okul bitince artık meslek hayatına atılacağım diye daha çok heyecanlanmıştım. Sanırım hayata pembe gözlüklerle bakıyordum…
Peki şimdi ne mi yapıyorum? Mezun oldum. Bir kaç yerel gazetede muhabirlik yaptım. Çok eğlenceli ve yorucu bir meslek. Ben severek yaptığım için zorluklarını ve yoruculuklarını gözüm görmüyordu. Lakin çalıştığımın hakkını da alamıyordum. Özel sektör köle gibi çalıştırıyordu. Her ne kadar sevsem de geçim sıkıntısı önümü kesti. Bu ülkede bu mesleği yapmak çok zor ve cesaret gerektiriyor. Ben bu meslekte yediğim ilk dayak değil ama bir darbeyle yere düşüşü mü bile sevdim. Lakin beni üzen tek şey şu an bu mesleği icra edememem oldu. Son olarak siz okuyucularıma tavsiyem ise eğer derdiniz para kazanmak ise bu ülkede tutacak meslekleri seçin derim.