Yazı yazdıkça ve okudukça insan kendini daha iyi tanıyor. Bazen o kadar âciziz ki kendimize bile duygularımızı ifade edemiyoruz, yaşadıklarımızı- hissettiklerimizi anlayamıyoruz, idrak edemiyoruz. Aslında, kendimizi tanımayışımızın kısır döngüsü içinde yaşıyoruz hayatı. Bunun tek sebebi: okuyamamak, içimizden gelenleri yazamamak. Yazmanın ve okumanın sadece bir kesime âit olduğunu bize toplum tarafından empoze edilmesi, çevremiz tarafından kendi dar kalıbımızda yaşamaya mahkûm edilmek, tırtıl olarak bu hayata veda etmek, kabuklarımızı kırıp kelebek olmaya cesaret edememek. İşte tek sorunumuz bu! Martın Eden; cesaret etti, kaderini gayretine aşık etti ve fazlasıyla inandı. Ve sen de oku, gayret et, kendine inan, kaderini gayretine aşık et. Bir kelebek ol…. okumak insan olmaktır, insan kalabilmektir! Martın Eden’i okudukça, okumaya daha tutkun oldum.
Bakalım, Jack London’ un Martin Eden’in duygularını bize nasıl ifade ediyor.
“Seni kitap okuyan insanlarla tanıştıracağım.Hayat, ancak böyle insanlarla bir araya geliyorsan yaşanmaya değer.”
“Buralara nereden geldiğimi biliyorum, gidecek daha çok yolumun olduğunuda biliyorum ve gerekirse dizlerimin üstünde sürünerek de olsa oraya gideceğim.”
“Sen bir işi tamamladıktan sonra elde ettiğin başarıda değil, o işi yaparken buluyorsun mutluluğu.”
“Bu bize gösteriyor ki, bir insan isteyince çevresinin üzerine yükselebilir…”
“Seni kitap okuyan insanlarla tanıştıracağım.Hayat, ancak böyle insanlarla bir araya geliyorsan yaşanmaya değer olur.”
” Anlıyorum ki , benim biraz daha okumam gerekiyor.”
“ Bütün dünya, bütün hayat, her şey içimde duruyor ve sözcüsü olmam için feryat ediyor. Hissediyorum… ama anlatamıyorum… “
Kitabın yazarı Jack London belki de bu kitabında kendini yazdı, Kendi hayat hikâyesi ile kısmen örtüşüyor.
Hayatınızı okumayı deneyin, keyifli okumalar.