Ah şu kahrolası hep daha iyisini isteyen bünyelerimiz yok mu..?
Neden böyle bilmiyorum ama hoşuma gitmiyor. Daha iyisi ne? ya da kime göre daha iyi, bence kimse bilmiyor. Varoluşsal bir boşluk içerisinde öğrenilmiş olarak daha iyisi diye tutturup duruyoruz. İşe giriyor, daha iyisini araştırmayı bırakmıyoruz. Gittiğimiz yerler, yapmayı sevdiğimiz şeyler, onların hep daha iyisini istiyoruz. Hayal kurmak müthiş ama olduğumuz yerle, şeyle asla yetinmiyoruz. Hep bir ilerisi, daha iyisi için debelenip duruyoruz. Bir de zorunda olduklarımız, zorunda kaldıklarımız var. Ailemiz mesela, seçme şansımızın olmadığı. Ama biliyorum ki öyle bir şansımız olsa daha iyisini isterdik. Böyle söylenince hoşunuza gitmedi değil mi?! Biraz nankör hissettiniz. Bugüne, daha iyisini istemenize sebep olan ailenizi değiştirme düşünceniz, hoşunuza gitmedi. Ama içinizde bir yerlerde şansınız olsa yapabileceğinizi biliyorsunuz. Utanmayın. Bu da size öğretilmiş bir şey. Ama hayır! Her şey en iyisi olmak zorunda değil. ‘’En iyi’’ belirlenmiş bir gerçeklik değil ki.. Çok mu mükemmeliyetçisiniz ? Olmayın. Olduğunuz yerle, yaşadığınız hayatla, bugününüzle mutlu olun. Sonrası ne mi? Eğer bu dediklerimi yapmazsanız, pişmanlıklarla dolu bir hayat, her şeyden şikayet ettiğiniz, her şeyin daha iyisi için uğraşırken, elinizdeki hiçbir şeyin kıymetini bilmediğiniz bir hayat.. Bu mu istediğiniz? Henüz çok yaşamadım, böyle bir nasihat verebilecek kadar. Ama bildiğim ve gördüğüm bir şey var! Böyle giderse, böyle gidersek, en iyi diye kendimizi yırttığımız günlerde dönüp hayatımıza bakmazsak, hayatımızın en iyisi olmayacağı. En iyisi sizsiniz, en iyisi biziz. Hepimizin ve herkesin en iyileri o kadar farklı ki alışagelmiş en iyilerden vazgeçersek eğer o zaman en iyisi olabiliriz. Hepimiz öyle özeliz ki bireysel anlamda, öyle güzeliz ki, ve işte en iyisi de bu bence..