Nereye baksan, bir karamsarlık duvarı görüyorsundur…
Nereye baksan, üzerine üzerine umutsuzluk/karamsarlık bulutları çöküyordur…
Her şey ters gitmeye başlamıştır…
Zaten, bir şey ters gitmeye görmesin, gerisi çorap söküğü gibi gelir…
Kulağını nereye iliştirsen, hep bittik, öldük, yandık gibi “karamsarlık” nidaları duyarsın…
Yaşam, öyle televizyon ekranlarından yansıdığı gibi hiç değildir!
Magazin, medya, vur patlasın çal oynasın televole yaşam kültürü hiç değildir…
Gerçekler çok farklı ama çok farklıdır.
Farklı yüreklerde farklı mahallelerde farklı fırtınalar kopmaktadır…
Televizyondan yansıyan “pembe dünya”, insanlara öyle sanıldığı gibi kurtarılmış bir yaşam vaat etmez, sabun köpüğü gibidir…
İşte buz dağının görünen yüzü görünmeyen yüzü; madalyonun bir yüzü diğer bir yüzü gibidir yaşam tipleri…
Hüzün olduğu kadar sevinç ve kahkahalar da yer bulur bu yaşam âleminde…
Hayat koşuşturmasında, hayhuyunda, debdebesinde, didişmesinde, kavgasında, mücadelesinde ne denirse densin…
Gözden ırak insanların, grupların, toplumların, zümrelerin, ülkelerin, ittifakların, seçkinlerin, arayışları da zevkleri de yaşamı algılayışları da “farklıdır”.
Belki…
Görünmez, erişilmez, dokunulmaz duvarlarla örülü şatolarında yaşayan günümüz modern kentli derebeyleri için, sokakta, ekmek kavgasında, nafakasını çıkarmak için var gücü ile işine sarılan emekçinin çektiği çileyi, sıkıntıyı anlamasını beklemek, toplumsal sorunlar içinde vicdanî sorumluluk çekmesini beklemek…
(………………)
Dert yumağı hayat karşısında kifayetsiz kalırız ya!
Başlarız saydırmaya “umutsuzluk” üzerine ne biliyorsak…
Sahi ya, umutsuzluk nedir? Umutlu olmak ya da karamsar olmanın belirtileri veya kriterleri var mıdır?
Neden, “hiç umudu elden bırakmamız gerektiği” söylenir?
Acaba, arabesk takılmak, akan suyun etkisine kendini kaptırmak, daha mı kolaydır?
Batsın bu dünya, zaten ne iyi ki…
Bu kısacık, sığ, acımasız dünyamızda, hiç mi mutlu olabilecek bir şey yoktur?
Aslında, ümidi aramamız gerekirken, ümitsizlik bataklığına saplanmamızın gerekçesi ne olabilir?
Her şey mi üzerimize üzerimize gelmektedir? Sadece bu dünyada mutsuz, terk edilmiş, unutulmuş kişi, birey, insan biz miyiz?
Hiç mi umut yok? Bu kadar mı bezdik yaşamaktan!
Derken;
1. Bu dünyada uğrunda ölebileceğin en az iki kişi vardır.
2. En azından 15 kişi öyle ya da böyle seni seviyordur.
3. Herhangi birinin senden nefret edebilmesinin tek sebebi, aslında sadece senin gibi olmak istemesidir.
4. Senden gelebilecek bir gülümseme bazılarına mutluluk getirebilir, o senden hoşlanmasa bile.
5. Her gece birisi uykuya dalmadan önce seni düşünüyordur.
6. Birisi için dünyalara bedelsindir.
7. Çok özelsin ve teksin düşüncesindeki arkadaşlarını unutma.
8. Varlığını bile bilmediğin biri seni seviyordur.
9. Hayatındaki en büyük hatayı yaptığın zamanda bile ondan hayırlı bir şey çıkar.
10. Ne zaman dünya sana sırtını dönmüş gibi hissedersen, dön ve bir daha bak. Sanma ki dert sadece sende var.
Son söz:
“HAYAT YAŞAMAYA DEĞER”…